Hemen hepimizin malumu “yetersiz bir eğitim sistemi ve bunun
neticesinde başarısız ve mutsuz bireyler.” Peki, bizler bu konuda neler
yapabiliriz? Somut olarak atabileceğimiz adımlar nelerdir? Bu çerçeveyi kırıp
da nasıl kalıpların dışında bir takım işler başarabiliriz.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki üniversiteye giden
öğrenciler eksik kaldığı tarafları doldurulamadığı için gelecekte de başarılı
olamıyorlar. Nelerdir bu tarafları? bir göz atalım.
1. Hedef Koy(a)mama:
Öğrencilerin maalesef en temel problemi “Hedef
Koyamama” problemidir. Öğrencilerimiz kendilerine uzun vadeli bir hedef
koyarak, azimli bir şekilde bu hedefe doğru bir hareket sergileyemiyorlar. Genellikle
çok kısa süre içerisinde karşılığını alacakları işleri kendilerine hedef olarak
benimsiyorlar. Ama hepimizin bildiği bir şey var ki başarı ancak uzun ve
disiplinli bir çalışmanın neticesinde elde edilecektir.
2. Zaman Yönetimi:
Bir öğrenci kendisine hedef koysa bile bu
hedefi sonlandıracak disiplini oluşturmakta çok zorlanıyor. Bunun temel sebebi ise
zaman yönetimini başaramamasıdır. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir
araştırmada elde edilen veriler, başarıya giden yolda atılan önemli adımlardan
birisinin de zamanı iyi planlayabilmekten geçtiğini gösteriyor. Günlük bir
plandan tutun da haftalık, aylık hatta yıllık planların başarının en önemli
anahtarını oluşturuyor.
3. Yabancı Dil:
Maalesef, en zayıf yanlarımızdan birisi de
yabancı dil öğrenimi. Artık küresel bir dünyada yaşadığımız gerçeğinden
hareketle, sınırların önemini yitirdiği hepimizin malumu. Başarının en önemli
faktörlerden birisi de, dünya vatandaşı olabilmekten geçiyor, şüphesiz. Bunun da
yolu elbette, yabancı bir dil bilmekte saklı. Yabancı dil- ki bunun başını İngilizce
çekiyor- çağın olmazsa olmaz şartları arasına bulunuyor. Kişi kendisine en
uygun yöntemi bularak en kısa zamanda bir yabancı dil öğrenmeli. Çağımızda artık
iyi iş için değil, sadece bir iş bulabilmek için bile yabancı dil bilmek şart.
4. İletişim:
Her rahatlığın bir külfeti olduğu gibi, bu
çağın en büyük rahatlığı da şüphesiz iletişim araçlarının bolluğu ama bu bolluk
beraberinde iletişimi zayıf bireylerin yetişmesine neden olmakta. Neredeyse iki
kelimeyi bir araya getiremeyecek, belli bir konu üzerine 5 dk. Sunum yapamayacak
bireyler yetişiyor. Kimi zaman kendilerini bile ifade edemiyorlar. Elbette bunun
tek sebebi, iletişim araçlarının getirdiği tembellik değil. Okumuyoruz,
araştırmıyoruz, düşünmüyoruz. Ama bu saydığım her bir hastalığın temel
sebeplerinde iletişim dünyasının getirdiği aşırı rahatlık yatıyor. Artık öğrenciler
(bireyler), herhangi bir konu üzerine internetten edindikleri yüzeysel
bilgilerle yetiniyorlar. Derinlemesine bir araştırma yapmak ya da bir
araştırmanın üzerine düşünmek mazide kaldı. Öğrencilerimize bu konuda küçük
görevler verebiliriz, onları okumaya teşvik edebilir, okuduklarını da anlatmaları
yönünde cesaretlendirebiliriz. Bu konuda yapacağımız her yatırımın ileride
gerçekten de çok faydasını göreceğinizi unutmayın.
5. Analiz ve Sentez Yeteneği:
Bir önceki maddede derinlemesine bir
araştırma yapılmadığını söylemiştim. Çağımız artık bilgi çağı. İstediğimiz her
bilgiye anında ulaşabiliyor, bir konu hakkında anında fikir sahibi
olabiliyoruz. Ama o fikir, bilgi hakkında derinlemesine bir düşünme yapmadan
sadece yüzeysel olarak edindiklerimizle yetiniyoruz. Temelde ne anlatılmak
istenmiş ya da anlatılmak istenenin altında yatan gerçek meseleyi
araştırmıyoruz. Bu da maalesef öğrencilerimizin çok yüzeysel kalmasına neden
oluyor. Herhangi bir meseleye çözüm getiremiyor, bir problem karşısında ne
yapacağını bilemez halde çaresiz bırakıyor. Hazırladıkları ödevler sadece
internette yaptıkları kısa bir araştırma neticesinde elde ettikleri bilgi
toplamı, elde ettiklerini kavramak adına daha yoğun çaba sarf etmeleri
gerekiyor. İş burada yine öğretmenlere ve velilere düşüyor. Öğrencilerimize kısa
kısa ödevler vererek bu konuda onları yüreklendirmeli ve araştırma yapmalarına
teşvik etmeliyiz.
6. Bulunduğu Çevreye Uyumlu, Uluslararası Farkındalık
Sahibi
Çağımızdaki bireyler artık gözlerini, kulaklarını
etrafındaki meselelere kapatmış durumdalar. Neler oluyor, neler bitiyor? Bu konuda
maalesef pek bir bilgiye sahip değiller. Bu da onları zamanla birlikte
umursamaz insanlar yığını haline getiriyor ki, önce iç huzurlarını
kaybediyorlar ve bu da beraberinde mutsuzluğu getiriyor. Çağımızın en büyük
belalarından birisi olan “ bunalım” tesadüfi bir hastalık değil. İnsanlar artık
daha yalnız. Bulunduğu çevreye uyum sağlayamayan birey, zamanla birlikte daha
uyumsuz insanlar olarak toplumdaki yerini alıyor. Bunlar da beraberinde bir
takım toplumsal hastalıkları doğuruyor. Bu konuda yapılacak en önemli adımın
yine aile ve öğretmenlere düştüğünü düşünüyorum. Çevresel sorunlara karşı
sürekli bir gündem oluşturmak aynı zamanda kişinin uluslarası çevrede de nerede
olduğunu görmesini sağlayacaktır.
Sedat Yılmaz
Eğitim Danışmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder