31 Mart 2015 Salı

Lise Öğrencilerinin Edinmesi Gereken Yeterlikler Üzerine

Hemen hepimizin malumu “yetersiz bir eğitim sistemi ve bunun neticesinde başarısız ve mutsuz bireyler.” Peki, bizler bu konuda neler yapabiliriz? Somut olarak atabileceğimiz adımlar nelerdir? Bu çerçeveyi kırıp da nasıl kalıpların dışında bir takım işler başarabiliriz.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki üniversiteye giden öğrenciler eksik kaldığı tarafları doldurulamadığı için gelecekte de başarılı olamıyorlar. Nelerdir bu tarafları? bir göz atalım.
1.    Hedef Koy(a)mama:
Öğrencilerin maalesef en temel problemi “Hedef Koyamama” problemidir. Öğrencilerimiz kendilerine uzun vadeli bir hedef koyarak, azimli bir şekilde bu hedefe doğru bir hareket sergileyemiyorlar. Genellikle çok kısa süre içerisinde karşılığını alacakları işleri kendilerine hedef olarak benimsiyorlar. Ama hepimizin bildiği bir şey var ki başarı ancak uzun ve disiplinli bir çalışmanın neticesinde elde edilecektir.
2.    Zaman Yönetimi:
Bir öğrenci kendisine hedef koysa bile bu hedefi sonlandıracak disiplini oluşturmakta çok zorlanıyor. Bunun temel sebebi ise zaman yönetimini başaramamasıdır. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada elde edilen veriler, başarıya giden yolda atılan önemli adımlardan birisinin de zamanı iyi planlayabilmekten geçtiğini gösteriyor. Günlük bir plandan tutun da haftalık, aylık hatta yıllık planların başarının en önemli anahtarını oluşturuyor.
3.    Yabancı Dil:
Maalesef, en zayıf yanlarımızdan birisi de yabancı dil öğrenimi. Artık küresel bir dünyada yaşadığımız gerçeğinden hareketle, sınırların önemini yitirdiği hepimizin malumu. Başarının en önemli faktörlerden birisi de, dünya vatandaşı olabilmekten geçiyor, şüphesiz. Bunun da yolu elbette, yabancı bir dil bilmekte saklı. Yabancı dil- ki bunun başını İngilizce çekiyor- çağın olmazsa olmaz şartları arasına bulunuyor. Kişi kendisine en uygun yöntemi bularak en kısa zamanda bir yabancı dil öğrenmeli. Çağımızda artık iyi iş için değil, sadece bir iş bulabilmek için bile yabancı dil bilmek şart.
4.    İletişim:
Her rahatlığın bir külfeti olduğu gibi, bu çağın en büyük rahatlığı da şüphesiz iletişim araçlarının bolluğu ama bu bolluk beraberinde iletişimi zayıf bireylerin yetişmesine neden olmakta. Neredeyse iki kelimeyi bir araya getiremeyecek, belli bir konu üzerine 5 dk. Sunum yapamayacak bireyler yetişiyor. Kimi zaman kendilerini bile ifade edemiyorlar. Elbette bunun tek sebebi, iletişim araçlarının getirdiği tembellik değil. Okumuyoruz, araştırmıyoruz, düşünmüyoruz. Ama bu saydığım her bir hastalığın temel sebeplerinde iletişim dünyasının getirdiği aşırı rahatlık yatıyor. Artık öğrenciler (bireyler), herhangi bir konu üzerine internetten edindikleri yüzeysel bilgilerle yetiniyorlar. Derinlemesine bir araştırma yapmak ya da bir araştırmanın üzerine düşünmek mazide kaldı. Öğrencilerimize bu konuda küçük görevler verebiliriz, onları okumaya teşvik edebilir, okuduklarını da anlatmaları yönünde cesaretlendirebiliriz. Bu konuda yapacağımız her yatırımın ileride gerçekten de çok faydasını göreceğinizi unutmayın.
5.    Analiz ve Sentez Yeteneği:
Bir önceki maddede derinlemesine bir araştırma yapılmadığını söylemiştim. Çağımız artık bilgi çağı. İstediğimiz her bilgiye anında ulaşabiliyor, bir konu hakkında anında fikir sahibi olabiliyoruz. Ama o fikir, bilgi hakkında derinlemesine bir düşünme yapmadan sadece yüzeysel olarak edindiklerimizle yetiniyoruz. Temelde ne anlatılmak istenmiş ya da anlatılmak istenenin altında yatan gerçek meseleyi araştırmıyoruz. Bu da maalesef öğrencilerimizin çok yüzeysel kalmasına neden oluyor. Herhangi bir meseleye çözüm getiremiyor, bir problem karşısında ne yapacağını bilemez halde çaresiz bırakıyor. Hazırladıkları ödevler sadece internette yaptıkları kısa bir araştırma neticesinde elde ettikleri bilgi toplamı, elde ettiklerini kavramak adına daha yoğun çaba sarf etmeleri gerekiyor. İş burada yine öğretmenlere ve velilere düşüyor. Öğrencilerimize kısa kısa ödevler vererek bu konuda onları yüreklendirmeli ve araştırma yapmalarına teşvik etmeliyiz.
6.    Bulunduğu Çevreye Uyumlu, Uluslararası Farkındalık Sahibi
Çağımızdaki bireyler artık gözlerini, kulaklarını etrafındaki meselelere kapatmış durumdalar. Neler oluyor, neler bitiyor? Bu konuda maalesef pek bir bilgiye sahip değiller. Bu da onları zamanla birlikte umursamaz insanlar yığını haline getiriyor ki, önce iç huzurlarını kaybediyorlar ve bu da beraberinde mutsuzluğu getiriyor. Çağımızın en büyük belalarından birisi olan “ bunalım” tesadüfi bir hastalık değil. İnsanlar artık daha yalnız. Bulunduğu çevreye uyum sağlayamayan birey, zamanla birlikte daha uyumsuz insanlar olarak toplumdaki yerini alıyor. Bunlar da beraberinde bir takım toplumsal hastalıkları doğuruyor. Bu konuda yapılacak en önemli adımın yine aile ve öğretmenlere düştüğünü düşünüyorum. Çevresel sorunlara karşı sürekli bir gündem oluşturmak aynı zamanda kişinin uluslarası çevrede de nerede olduğunu görmesini sağlayacaktır.

Sedat Yılmaz
Eğitim Danışmanı


9 Mart 2015 Pazartesi

*Mütevazı Bir Başarının Öyküsü: “Sondan DURUKANOĞLU FEYİZ”

Başlıkta kullanmış olduğum mütevazi ifadesi, sanmayın ki anlatacağım kişinin başarısınadır. Bir ironi yapmak istedim sadece, çünkü size 10 kardeşli bir ailenin içerisinden çıkıp da bugün Türkiye’nin tartışmasız en iyi üniversitelerinden birinde, Sabancı Üniversitesi’nde Rektör Yardımcılığı yapan bir kadının hikâyesini anlatmak istiyorum.

Dün, “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü” malum, bugün çalıştığım okula başarısıyla göz dolduran ‘kadın’ bir akademisyen davet ettik: “ Sondan DURUKANOĞLU FEYİZ”
Oldukça keyifli sunumuyla yaklaşık 1 saat kendisinden hayat hikâyesini, başarı adına atılması gereken adımları, hayat adına birkaç ipucunu dinledik. Bambaşka bir deneyim oldu bizler için, ufuk açan dopdolu bir saatti. Şimdi müsaadenizle birkaç satır başını burada sizlerle paylaşmak istiyorum.


10 Kardeşli Bir Ailenin Kızı’ydım!
Evet, yanlış duymadınız. 10 kardeş hem de 8’i kız. Anne okuma-yazma bilmiyor baba ilkokul mezunu. Bir dağ köyünde dünyaya gelmiş Sondan DURUKANOĞLU FEYİZ. 10 kardeş ama 10’u da üniversite mezunu bir aile. Lisede 3 yıl kaybetmiş. Lise son sınıfta kendisinden 3 yaş küçük kardeşiyle mezun olmak zorunda kalmış. O yıl üniversite sınavından İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümünü kazanmış. Puanı Boğaziçi Üniversitesi’ne yetse de o senelerde İngilizce yeterlilik sınavı zorunluluğu var, malum kendisi de düz lise mezunu. Kendi ifadesiyle “-Yabancı dil hak getire!” Neyse 4 yılın ardından İstanbul Üniversitesi Fizik’i bitirince, demiş ben akademisyen olmak istiyorum ve bu nedenle yurtdışına gitmem gerekli, peki kim gönderecek? Anne, baba artık iş bekliyor, evlilik bekliyor, torun bekliyor. 3 ay oturmuş MEB’in yurtdışı bursluluk sınavına hazırlanmış, Amerika’ya gönderilecek 7 öğrenciden birisi olmaya hak kazanmış. 4.ncü sıradan.
Amerika Yılları ve Beraberinde Gelen Başarı
Amerika’da önce mastır ardından doktora eğitimi. Bu sırada Türkiye’de babasını kaybetmiş. 3 ay söylememişler kendisine, saklamışlar. Amerika’da doktora sırasında tanıştığı arkadaşıyla evlenmiş. Çocuğu olmuş. Çocuğu emanet edecek kimse yok tabi, ne anne ne hala ne teyze. Bakıcılara ise güvenmiyor. İş başa düşmüş tabi, tek başına çocuğuna bakmış diğer yandan doktorasını tamamlamış. Doktora bitmiş, sıra gelmiş iş aramasına. Eşiyle aynı eyalette aramış bir süre, bakmış olmuyor. Almış çocuğunu Türkiye’ye gelmiş. Sene 2000, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne yardımcı doçent olarak başlamış. Tam 10 yıl eşinden ayrı kalmış. Çocuğunu tek başına büyütmek zorunda kalmış. Bu sırada doçent olmuş ve doçentlikten istifa edip 2010 senesinde Sabancı Üniversitesi’ne geçmiş. 2011 yılından beri de Rektör yardımcılığı yapıyor, Prof. Dr. Sondan DURUKANOĞLU FEYİZ.
Hayalleri Olmalı İnsanın!
Konuşmasının mesajı ‘hayaller’ üzerineydi. Trabzon’un Of ilçesinde, bir dağ köyünde dünyaya gelen küçük Sondan’ın hayallerini anlattı bize Prof. Dr. Sondan DURUKANOĞLU FEYİZ. Neden pes etmediğini, nasıl zorluklara göğüs gerdiğini. “-Sıradan olanı istemedim hiçbir zaman, farklı olanın peşindeydim. Başaracağıma da inandım” diye ekledi. Neticesinde bugün geldiği nokta ortada. Dünyanın en iyi 200 üniversitesi içerisine giren bir üniversitede rektör yardımcısı.
Sıkılmadan Çalışmalısınız.
Konuşmasının bir kısmını sizlere aynen aktarmak istiyorum: “Sıkılmadan yani severek çalışmayı öğrenmelisiniz. İnsan ancak sevdiği işi sıkılmadan yapabilir. Acaba bugün kaçımız severek yaptığımız işlere sahibiz? Başarı, kaliteli olan her işin ardından gelecektir. Başarılı her işin de mutlaka bir alıcısı vardır. Küçümsemeden, kabiliyetlerimiz ölçüsünde yapacağımız bir işle hem mutlu olabilir hem de gerçekten geçiminizi sağlayabiliriz.”
Her Başarının Kendi Hikâyesi Vardır.
Gerçekten de etkileyici ve keyifli bir seminerdi. Kendisine sonsuz teşekkürler. Öğrencilerin -hatta biz öğretmenlerin de- ufuklarına katmış olduğu muazzam artıyı düşününce ne kadar da faydalı olduğu anlatacak sözcükleri bulmakta gerçekten de zorlanıyorum. Sözlerime görüşlerine çok değer verdiğim bir meslektaşımın ifadesiyle son vermek isterim: “Her Başarının Kendi Hikâyesi Vardır.”
Okuduğumuz, dinlediğimiz her hikâye bizlere, kimi zaman neden başaramayacağımızı anlatır aslında. Bu imkânlara sahip ol(a)madan başaramayacağımıza inanırız. Hedefimiz, başka insanların hedefleri olmamalı asla. Kendi hedeflerimizi gerçekleştirmeye odaklanmalıyız.
Unutmayalım, ikinci bir Sondan DURUKANOĞLU FEYİZ’e ihtiyacımız yok. Bu hikâyeyi okuduğumuzda heyecanlanıp ulaşamayacağımız hedefleri hayal ettirmek değildi amacım. Kısaca söylemek istediğim, korkmayın, isteyin, bıkmadan deneyin. Başarı elbette sizi bulacaktır. Hiçbir emek zayi olmayacaktır.

*Sabancı Üniversitesi, Rektör Yardımcısı http://www.sabanciuniv.edu/tr/hakkimizda/rektor-yardimcilari




Sedat Yılmaz
Eğitim Danışmanı

1 Mart 2015 Pazar

“Zenginleşen Dünyanın Bir Parçası: Singapur”

“Zenginleşen Dünyanın Bir Parçası: Singapur”
Batı medeniyetlerinin zamanı doluyor mu? Yeni düzenin, dünyanın yükselen yıldızı ‘doğu’ mu olacak? Peki, bizler bu süreçte yönümüzü ne tarafa çevirmeliyiz? Uzak vadeli planlarımızı nasıl yapmalıyız?
Sizlere, BBC’nin hazırlamış olduğu bir belgeselin, bana düşündüklerini kısaca anlatmak istiyorum: “As part of a richer World: Singapore.” ( meraklıları daha geniş bilgi için bbc.co.uk adresine bakabilir.)
Şimdi sadece Singapur’u değil yanında parlayan diğer birkaç yıldızın da adlarını zikretmek istiyorum ki resmin bütünü daha net görülsün: “ Çin, G. Kore, Japonya, Tayvan, Malezya ve Singapur” Yenidünya düzenine yön verecek, yeni ülkeler.
Sözü uzatmadan hemen konuya geçelim…
“Bu değişimden biz de payımızı almak istiyorsak, bu değişimi çok iyi etüt edebilmeliyiz. İş işten geçtikten sonra, değişimin fark edilmesinin bize bir yararı olmayacaktır. Uluslararası arenada yer almak için mevcut durumu iyi okumak ve ona göre bir önlem almak gerekli.”
Küreselleşen dünyada sınırlar kalktı. Kimlikleri belirleyen hangi ulusa ait olduğunla değil yaptığın iş, sahip olduğun diplomayla ölçülüyor artık. Şayet biz de, bu küresel düzende bir yer sahibi olmak istiyorsak oyunu kurallarına göre oynamalıyız. Bu yeni durumu kavramak, zor olsa da- yakında bu söylenenler gerçekleştiğinde- her şeyi acı bir şekilde anlayacağız, maalesef.
Şöyle, daha somut bir örnekle anlatayım durumu: “ Üniversiteden mezun olduktan sonra iş başvurusuna gittiğiniz bir yerde: “Çinli, Amerikalı, Kanadalı, Tayvanlı, Güney Afrikalı yeni mezun öğrenciler görürseniz, şaşırmayın bu duruma.” Oyunu kurallarına göre oynamazsak bizi seve seve oyunun dışında bırakacaklar.
İletişim çağında yaşıyoruz, hepimiz cebinde bir dünya taşıyor artık ( internet) Ulaşım hayallerin de ötesinde gelişti. Bu durumdan yararlanmak zorundayız. Çünkü onlar yararlanıyor. Etrafınıza, şehrinize bakın: “Son 10 sene içerisinde yabancıları ne kadar sık gördüğünüzü hatırlayın.”
Singapur,
Gelişen ve değişen dünyanın yeni merkezlerinden. Adını ileride daha sık duyacağız. Belki de birçoğumuzun hayalleri olacak bu şehir. Batının zamanı doluyor. Çünkü Batı kendini tekrara düştü. Yeni bir şey koymakta artık çok zorlanıyor. Genç, dinamik ve atıldan bir doğu var karşısında. Bu güç savaşı hangi tarafın lehine sonuçlanır bunu bilemiyoruz; ama bildiğimiz tek bir gerçek var ki artık yenidünya sadece batıdan oluşmuyor.
İş işten geçmeden bu meseleyi araştırmalıyız diyorum. Uzakdoğu’da ‘üniversite imkânları, iş imkânları’ kesinlikle değerlendirilmeli. Gelecekte söz sahibi olmak istiyorsak, şimdiden doğru yatırım yapmak zorundayız.


Sedat Yılmaz

İstanbul


Bir Eşit Ağırlık Öğrencisi Olarak Matematik Dersiyle Olan Sınavım :)

Bu başlığı açmamın temel sebebi, yıllardır gerek derslerine girdiğim öğrencilerim olsun gerek özelden bana mail, whatsapp mesajı vs. ile mes...