26 Haziran 2015 Cuma

Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi Nasıl Olmalıdır?





Toplam kalite yönetimi ya da kısaca TKY; müşteri ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kullanılan insan, iş, ürün ve/veya hizmet kalite gereksinimlerinin, sistematik bir yaklaşımla ve tüm çalışanların katkıları ile sağlanmasıdır. Burada müşteriyi öğrenci olarak değerlendirirsek öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kullanılan öğretmen, eğitim modeli ve materyallerinin sistemli bir şekilde kullanılması mutlak başarıya ulaştıracak faktörlerin başında gelmektedir. İlk defa 1926 yılında Henry Ford tarafından uygulanan toplam kalite yönetimi, 1950’lerde Japonya’da uygulanmaya başlamış ve sıfır hata politikasıyla 5 yıl gibi kısa bir sürede tüm piyasayı ele geçirmeyi başarmışlardır. ( İkinci dünya savaşı sonrası Japonya’nın bu savaştan yenik çıktığını sanırım hatırlatmama gerek yoktur sanırım.)
Nedir Toplam Kalite Yönetimi?
Kalite nedir?
1.      Müşteri/ öğrenci tatminidir. Hizmetin kaliteli olup olmadığı yönünde son kararı öğrenci verir.
2.      Süreçtir. Süregelen bir gelişmeyi sağlar. Kazanımların ne olduğunun net belirlenmesi ve bu doğrultuda uygulanan her adım süreç içerisinde değerlendirilir. 
3.      Yatırımdır. Yatırım burada iki türlü değerlendirilebilir a. Öğrenciye yapılan yatırım, b. Öğretmenin kendisine yapacağı yatırım. Eğitim sürekli olarak yatırım yapılması gereken bir sektördür. Her an güncel takip edilmeli ve kişinin kendisini ileriye taşıyacağı adımları belirlemesi gerekmektedir.
4.      Bir programa uyma zorunluluğu. Bir müfredat zorunluluğu eğitim içerisindeki en önemli argümanlardan birisidir. Sistemli olarak hazırlanan müfredat neyin ne zaman yapılacağını belirleyeceği gibi geriye dönük olarak dönütlerin alınmasında da en önemli malzemelerin başını çekmektedir.
5.      Kalite şartlarına uygunluk. Burada ilk önce bir kalite şartları belirlenmesi ihtiyacı zaruridir. Ürün olarak ne isteniyor, hangi kazanımların elde edilmesi bekleniyor bunların net belirlenmesi gereklidir ki, nihayetinde hangi şartlara göre değerlendirileceği belirlenebilsin.
 Eğitimde TKY ( Toplam Kalite Yönetimi)
Öğrenci beklentisinin aşılmasını hedefleyen, ekip çalışmasını destekleyen tüm süreçlerin gözden geçirilmesini ve iyileştirilmesini sağlayan bir yönetim felsefesidir. Şirketlerde büyük bir rekabet gücü ve üstünlük sağlayan TKY, ancak tüm ilkeleriyle benimsenip uygulanırsa eğitimde de başarılı olacaktır.
Öğrenci odaklılık
Öğrencilerin görüşleri dikkate alınmalı, çeşitli yöntemlerle elde dilen bilgiler derslerde kullanılmalıdır. Unutulmaması gereken en önemli faktör, işimizin eğitim olduğu gerçeğidir.
Karşılıklı fayda (kazan/kazan prensibi)
Öğretmen ve öğrencilerin birlikte senkronize bir şekilde çalışacağı kurumlarda başarı da beraberinde gelecektir. Öğretmenler, öğrencileriyle aralarına duvarlar örmeden onları anlamaya çalışır ve onlara ulaşmak için çaba sarf ederse öğrencinin de bu adımı karşılıksız bırakmayacağına inanıyorum.
Öğretmenlerin sisteme dâhil olması
Öğretmenlerin birlikte karar verecekleri bir eğitim sistemi oluşturmaları daha fazla inandıkları ve motivasyonu yüksek bir birliktelik meydana getirecektir. Bu nedenle, sistemin işlevselliği çok önemlidir. Öğretmenlerin inanmadıkları güçlü bir sistemi uygulamaya çalışmaları yerine kendi oluşturdukları zayıf bir sistemi uygulamaları daha fazla başarının elde edilmesini sağlayacaktır.
Proses yaklaşımı ( Süreç Yönetimi )
Prosesler tanımlanmalı, birbirine etkileri araştırmalı ve tüm prosesler ölçülerek geliştirilmelidir. Sistem içerisinde neyin ne zaman alınacağı net çizgilerle belirlenirse geriye dönük alınacak dönütlerin de faydasını görmek mümkündür. Belirli zaman aralıklarında sistem gözden geçirilmeli ve tekrardan kurgulanmalıdır. Bunu yapmanın en iyi yolu da belirlenen kıstaslara uygun olarak sistemin çalışıp çalışmadığını sürekli denetlemektir.
Sürekli iyileştirme
Sürekli iyileştirme alışkanlık haline getirilmeli, değişiklerin uzun dönemli etkileri göz önüne alınmalıdır. Her sistem iyileştirilmeye muhtaçtır ve beraberinde elbette bazı eksikleri de getirecektir. Nasıl ki insan sürekli değişip gelişiyorsa sistem de kendisini sürekli yenilemeli, statik bir duruştan dinamik bir pozisyona geçmelidir.
Gerçekçi ölçüm
Rasyonel olmak sistemin işlevselliğini değerlendirmede daha faydalı olacaktır. Alınan ürünün bu nedenle gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi hayati önem taşımaktadır.
Bütünlüklü yaklaşım
Sistemi bir bütün olarak düşünmek çok önemlidir. Saydığımız bu maddelerin tamamını bir bütün içerisinde değerlendirmek gereklidir. Böylece gelişime daha açık bir programın oluşmasına zemin hazırlanacaktır.

Sedat Yılmaz
Eğitim Danışmanı

19 Haziran 2015 Cuma

Nasıl Tercih Yapmalıyım?


YGS-LYS SONRASI NASIL TERCİH YAPMALIYIM?
Evet, bir YGS-LYS maratonunun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. ÖSYM tercih zamanın da açıkladığına göre şimdi, asıl meseleye; tercihlere yönelelim. Nasıl tercih yapacağız? Tercihleri yaparken nelere dikkat etmemiz gerekli?
Her sene üniversite sınavına giren öğrencilerin 4 te 1’ini okuduğu bölümü değiştirmek isteyen üniversite öğrencileri olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, sanırım ne kadar önemli bir aşamaya geldiğimizi anlamış oluruz.
Tercih öncesinde birkaç hususta hatırlatma yapmak istiyorum.
Öncelikle aday kendisine ait kırmızıçizgilerini net çizmeli,
Mesela YGS-LYS Başarı durumunuz (puanınız ya da başarı sıranız), Ailenizin ya da sizin ekonomik gücünüz, Becerileriniz – Kabiliyetleriniz, İstek ve amaçlarınız? Nasıl bir hayat yaşamak istiyorsunuz? Cinsiyet vb. değişmezleriniz, nelerdir? Karar vermeniz gerekli.
Daha sonra kendinize şu soruları sormanız gerekli;
YGS-LYS yüzdelik dilimi, Bu bölümü okumanın sizin iş bulmanıza ve hayatınızı kazanmanıza faydası var mı, olacak mı? Bu bölümü okurken ya da bu bölüme bağlı bir işte çalışırken neler yapacaksınız, ne türlü fedakârlıklarda bulunmanız gerekebilir. Günümüzde şartlar gittikçe zorlaşmaktadır. Şimdi gençsin yarın bir gün 40-50 yaşına geldiğinde bu mesleği yerine getirebilecek misin? Meslek büroda mı icra ediliyor sahada mı bunları iyi düşünmek gerekir. Yarın bir gün bu işte yükselmenin imkânı var mı? Meslekler yapı olarak birbirinden çok farklıdır. Mesela muhasebeci sayılarla uğraşır öğretmen ise öğrenciyle. Bu bakımdan mesleğin konusu sizin için ne kadar ilgi çekici? İyi olmadığınız alanlardan bölüm seçmeyin. Sırf bir bölüm tercih etmek için tercih etmeyin, mezun olduktan sonra ne iş yapmak istediğinizi şimdiden düşünün ve okuyacağınız bölümün size ne kadar fayda sağlayacağını hesap etmeye çalışın. ( Bu konuda en iyi rehber, hâlihazırda bu işi yapanlara danışmanız olacaktır.) Türkiye gerçeklerine sırtınızı çevirmeyin. Mesela her yıl ortalama işletme bölümünden 30.000 kişi mezun olmaktadır. Bu kadar fazla mezunun olduğu bir ortamda, işletme tercih edecekseniz çok kritik hesaplamalar yapın ki, 30bin içerisinde bir farkınız olsun. Tercih edeceğiniz üniversitenin yabancı dil, staj imkânları gibi artılarını iyi araştırın.
Evet, şimdi yukarıdaki sorulara cevap verdikten sonra şimdi tercih aşamasına geldik sayılır,
1.      Okumak istediğiniz bölümlere karar verin. Birbirinden bağımsız her daldan tercih yapmak yerine hedef meslek grubunuzu belirleyin ve alanınızı mümkün olduğu kadar daraltın.
2.      Sakın şehir tercih etmeyin. İlla bir şehir olsun diye diretmeyin. Üniversitelerin artılarını göz önünde bulundurun. Size katacakları artılar hangi üniversitede fazlaysa o şehri seçin. Nedir bu artılar kısaca değinmek istiyorum: a. Yabancı dil olanakları, b. Staj imkânları, c. Yurtdışı imkânları, d. Mezunlarının iş bulma oranları
3.      Seçeceğiniz işi yapan birisinin yanında mümkünse en az bir gün geçirmeye çalışın. Ya da işi yapan birisiyle reel ya da sanal ortamda irtibata geçerek, kendisine sorular sorun.
4.      Bir mesleği popüler diye seçmeyin. Ya da üniversiteyi sırf popüler olduğu için seçmeyin. Size hemen kısaca yaşanmış bir hikâye anlatmak istiyorum. 2004 senesi Türkiye’de ilk 100’e giren bir öğrenci, rehber hocasının yönlendirmesi ve üniversitenin popülaritesinden etkilenerek Boğaziçi üniversitesi moleküler biyoloji ve genetik bölümünü tercih etmiş. Bölüme başlayınca fark etmiş ki bu işi Türkiye’de yapabileceği bir mecra yok. Yurtdışına gitmesi gerekli. Ama Boğaziçi ders notları konusunda çok kısır davranıyor. Öğrencinin ortalaması beklediğinden düşük gelmeye başlamış, malum yurtdışında not ortalaması hayati önem taşır. Kendisi bunu fark edince daha fazla zaman kaybetmeden Koç üniversitesine yatay geçiş yapmış. Şimdilerde kendisi Amerika’da Newyork University’de doktora yapıyor. Bu nedenle, tercihinizi yaparken sadece markaya aldanmayın. Ürün kalitesine de bakın.
5.      Vakıf üniversitesi ve devlet üniversitelerini çok iyi araştırın. Özellikle paralı okuyacak öğrencilerimiz unutmasın, size söyledikleri ücret yıllıktır ve her yıl zamlanacaktır.
6.      İkinci öğretim nedir? Öğrencilerin maalesef bilmedikleri konuların başında da bu geliyor. İkinci öğretim adı verilen öğretim şekli, derslerin öğleden sonra özellikle de 5’ten sonra başladığı öğretim şeklidir. Diplomada hiçbir şekilde ikinci öğretim yazmaz. Sadece harç ücretleri 1. Öğretim okuyan öğrencilerden alınmazken 2. Öğretim öğrencilerinden normalin biraz üstünde alınır. Ama staj imkânı ya da part-time çalışmak için daha ideal okuma şeklidir, diyebiliriz.

Son olarak tercih sırasında yapılan yanlışlardan bahsetmek istiyorum;
1.      Bölümlerin kılavuzda yazılı olan özel şartlarını okumadan tercih yapmak,
2.      Vakıf üniversitelerinin yanlışlıkla önce paralı olanları yazmak,
3.      Daha az istenen bölümü önce yazmak,
4.      Daha düşük puanlı olan bölümü başa yazmak, ölü tercih oluşmasına neden olacaktır.
5.      Her alandan bölüm yazmak, TM-3, SAY-1 vb.
6.      Hep aynı başarı sırasındaki bölümleri yazmak,
7.      PİŞMAN OLUP okumayacağımız bölümleri yazmak
8.      Sınavsız geçiş hakkı olmayanların, sınavsız geçiş hakkı olanların bölümlerini yazması,
9.      Yurtdışı denkliği olmayan üniversitelerin bölümlerini yazmak,
10.  Tek tercih yapmak…
“Yukarıda sıraladığım yanlışlar geçmiş yıllarda rastladığımız öğrenci yanlışlarıdır.”

Bin bilsen de bir bilene danış diye boşuna dememişler. Okullardaki, dershanelerdeki rehber öğretmenlerinizi görüşlerine başvurun. Her söylenene elbette inanmayın. Size gösterilen yola hemen, hiç düşünmeden girmeyin. Sizi, en iyi yine siz bilirsiniz. Bu yüzden içinizdeki sesi dinlemek bazen kar getirebilir. Korkmayın, endişeye kapılmayın. Zor olanı zaten hallettiniz, şimdi karar verme zamanı. Tercihleri akıllıca yaparsanız, hayata her zaman 1-0 önde başlarsınız. Bu hususta, aklıma gelenleri yazmaya çalıştım. Yine de merak ettiğiniz, sormak istediğiniz bir şeyler olursa her zaman yanınızdayım.

fsedatyilmaz@gmail.com

Sedat YILMAZ
Eğitim Danışmanı



17 Haziran 2015 Çarşamba

Türkçe Netleri Nasıl Artar?



Soru: Hocam, son birkaç senedir Türkçe sınavı soruları zorlaşmaya başladı? Bu konuda nasıl bir önlem alabiliriz? Ne yapalım da biz Türkçe netlerini artıralım?
Cevap: 2012 senesinde, dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı gazetecilere yaptığı bir açıklamada şunları söyledi: “ Bizlerin, çağın şartlarına uygun artık okuyan, okuduğunu anlatan, ifade kabiliyeti güçlü bireylere ihtiyacımız bulunmaktadır.” Bu aslında o dönemde dikkatleri üzerine çeken bir açıklamaydı; ama maalesef çoğu kişi bu ayrıntıyı kaçırdı. O dönem öğrencilerime yoğun olarak kitap okumaları yönünde telkinde bulundum, bana ne kadar kızsalar da ödevlerimi okuma- anlamaya dayalı olarak verdim. Şimdilerde o dönemki yaptığımız uygulamaların semeresini almaktayız.
Sınav sistemi öğrencileri okumaktan uzaklaştıran sadece teste dayalı bir başarıya itmektedir. Bu sebeple de öğrencilerin okumasını beklemek gerçekten de çok zor. Onlar da haklı, katılıyorum. Ama işte son birkaç senedir gelen Türkçe soruları, kitap okumadan bu işin olamayacağını ispatladı. Elimden gelse öğrencilerin derslerinden birisini kitap okuma ve anlatma dersi yapardım. Böylece kendilerini ifade kabiliyeti gelişecek ve çok yönlü düşünebileceklerdir. Kitap okumak sadece bir hobi ya da boş zaman aktivitesi değil, kişinin kelime hazinesini zenginleştiren en önemli etkinliklerin başında gelmektedir. Unutmayın ki, kelimeleriniz kadar düşünebilirsiniz. Yani kısaca ne kadar çok kelime bilirseniz o kadar çok düşünebilir, o kadar zekânızı kıvrak kullanabilirsiniz. Bunun da yolu ancak ve ancak okumaktan, daha çok okumaktan geçiyor.
Bazı öğrencilerin çok okuduğunu fakat yine de başarılı olamadığını duyuyorum. O zaman ben de hemen hangi kitapları okuduğunu soruyorum. Maalesef çoğu-çeviri- fantastik romanlardan ibaret. Kurtlar, vampirler vs. anlatan bu kitapların sizlere katabileceği tek şey okuma alışkanlığı olacaktır. Yemek öncesi tatlıya benzettiğim bu kitaplar bir süre sonra size fayda yerine sadece zarar verecektir. Elbette okuma alışkanlığı gelişmemiş bir çocuğun- kontrollü olarak- bu kitapları okuması faydalı olacaktır, ama ilk fırsatta edebi anlamda daha doyurucu eserlere yönelmek gerekir. Biliyorum öğrencileri bu konuda vazgeçirmek çok zor. Hatta kimi zaman bunları söylediğimde bana “dinozor” muşum gibi bakıyorlar; ama ben yine de doğru bildiğimi söylemek zorundayım.
Sizi düşünmeye sevk edecek, edebi eserlere yönelirseniz nihayetinde hem dünya görüşünüzü zenginleştirecek hem de başarınızı taçlandıracaksınız. Yeni nesle ben “tablet nesli” diyorum bu nedenle, okumaktan ve maalesef düşünmekten çok uzak bir nesil olarak yetişiyorlar. Artık istedikleri her şey ellerinin altında. Tek tıkla istedikleri bilgiyi anında elde ediyorlar. Bu da onların düşünmelerinin önündeki en büyük engel. Bu süreçte okumak bu fasit daireyi kıracak tek güç diye düşünüyorum.
Şimdi sorumuzun cevabına dönelim, okumadıkça Türkçe soruları daha zor gelecektir. Ne kadar çok soru çözseniz de gördüğünüz yeni bir kavram karşısında şaşırıp kalacak ve kaybettiğiniz zamanın yanında korkarım doğru yaptığınız soruların netlerini de kaybedeceksiniz. Saygılarımla.



Sedat Yılmaz

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Devlet mi? Özel mi? Hangi okulu tercih edelim?


Devlet mi? Özel mi?
Şu günlerde çalıştığım okulda hummalı bir kayıt dönemi devam ediyor. Ben daha önce devlet lisesinde öğretmenlik yaparken şimdilerde özel okulda çalışan bir öğretmen olarak sizlere naçizane birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum.
Eminim siz, veliler kendinize bir artı- eksi tablosu oluşturmuş, çevrenizdeki okullarla görüşmeye başlamışsınızdır. Ben de sizlere kendi artı-eksi tablomdan bahsedeyim.
Öncelikle bu seneyle birlikte dershanelerin kaldırılacak olması oyunun dengesini hepten değiştirdi. Malum devlet liselerinde normal derslerin bile ne kadar verimli olduğu tartışılırken şimdilerde bir de dershane misyonu bu okullara yüklendi. Okul ve dershane birbirinden çok farklı iki kurum. Bir öğretmen dershanede çok başarılı olabilirken okul ortamında o verimi sağlayamayabilir. Çünkü okul demek sadece öğretim değil aynı zamanda eğitimin de yapıldığı yer demektir. Dershaneler ise öğretimin yapıldığı, ham bilginin öğrenciye yüklendiği yerlerdir. Orada öğretmen öğrenci ilişkisi ders üzerine inşa edilmişken okullarda öğretmen öğrenci arasında çok daha farklı bir diyalog hali bulunmaktadır.
Şimdi işler birbirine karışmış durumda. Öğrenciler eğitim ve öğretimi belki de ilk defa gerçek manada okullarda alacaklar. Bunun başarıya olan etkisi hala tartışılsa da ürünü görmeden ne kadar konuşsak boş. Bunu ancak seneye sınavdan sonra konuşabileceğiz.
Ben size, devlet okullarının genel tablosunu çizeyim. Öğretmenlerin çoğu maalesef, branş anlamında yeterince donanımlı değil. YGS ve LYS alanında diyorum elbette. Ellerinde yeterli kaynak yok. Uzun zamandır bu tarzda ders anlatmadıkları için de körelmiş bulunuyorlar. Geçen senelerden ne demek istediğimi şöyle bir gözünüzün önünde canlandırın anlayacaksınız, eminim. Lütfen, burada özverili ve gerçekten işini yapan öğretmenlere bir şey söylediğim anlaşılmasın. Onlara saygım sonsuz. Onların sayesinde bu sistem zaten hala tamamen çökmedi, ağır aksak da olsa ilerliyor. Ben genel tabloyu gözler önüne seriyorum.
Bunun dışında en önemli ayrıntılardan birisi de kaynak temini. Öğrencilerin maddi anlamda yeterliliği yoksa bu kaynaklara ulaşamayacak. Şimdi şunu söyleyebilirsiniz, -ee bunlar o halde dershaneye nasıl gidecekti? Dershanelerin büyük çoğunluğu dersleri iyi öğrencilere burs verir ve onları ücretsiz okuturdu. Böylece kaynak sorununa da çözüm olmuş olurlardı. Şimdi devlet liselerine gidecek öğrencilerin kaynak sıkıntısı baş gösterecek.
Notlar meselesi var bir de. Çoğu özel okul, sadece dershane eğitimi verirken okul derslerinin tamamına 100 verecek. Bunu hiçbir şekilde saklamıyorlar bile. Bu da ortaöğretim başarı puanı sıralamasında bir haksızlığa neden olacak elbette. Peki devlet liselerinde notlar nasıl değişecek? Bu da bir muamma. Okul derslerinin tamamının 100 verilmesi bir yana okul dersleri zaten sınavlarda soru olarak gelecek. Mesela 12. Sınıfa gelmiş bir öğrenciye sadece YGS kursu verilse, LYS sorularını kapsayan 12. Sınıf konuları ne olacak?
Son olarak bu sene “dershaneokullar” türedi. Hemen her yerde hatta mahalle aralarında bile varlar. Bunlar aslında dershane, sadece adları değişti. Belki evet, ders anlamında çok başarılı olacaklar. Peki, 17-18 yaşındaki ergenlerin bu ortamlarda nasıl eğitileceğini düşünüyorsunuz. Kötü alışkanlıkların artık ortaokul sıralarına indiği bir ülkeden bahsediyoruz. Burada onların güvenliğini nasıl sağlayacaksınız? Ders başarısı beraberinde güzel ahlakla desteklenmezse sadece derslerini değil çocuğunuzu bile kaybedebilirsiniz. Ayrıca ilk defa açılacak bir kurumu denemek, bence son senesine gelmiş bir öğrenci için risk oranı yüksek bir durum olacaktır.
Bu yazıyı okurken biliyorum ki, içinizi sıkan birçok durumu tekrar gözünüzün önüne serdim. Zor bir süreç, kabul ediyorum. Ama şunu açıkça söylemek isterim ki, bildiğiniz, alıştığınız sistemden çok radikal biçimde kopmayın. Ucuzu alacak kadar zengin olmayın. Bu defa kaybedecek çok şeyiniz var. Çok iyi düşünmeden, ölçmeden, tartmadan karar vermeyin!



Sedat Yılmaz
Eğitim Danışmanı


Hukuk Fakültesi Tercih Edecekler İçin

Son günlerde en çok sorulan soruya buradan cevap vermek istiyorum
“Hukuk fakültesine gitmek için kaç net yapmam gerekli? Sıralamam ne olmalı?”
Bu sene malumunuz hukuk fakültelerini TM-2’ye kaydırdılar. Bu da Matematik ve Geometri etkisini eskiye nazaran düşürecektir. Yine de asla Matematik ve Geometri etkisini küçümsemeyin. Çünkü edebiyat ve coğrafya netleri geçen seneye göre benzerlik gösterecektir. Hala asıl eleyici olan matematik ve geometri olacaktır diye düşünüyorum. Özellikle de bu sene yapılan sınavda geometri sorularının zor olması, seçiciliğini artıracaktır. Malum bu sene ÖSYM tarihinin en garip sınavına imza attı. Toplamda 132 netle ilk 1000’ e giren öğrenciler oldu. Bu sene Türkçe’nin etkisi çok farklıydı. O yüzden sayılar ve tahminleri isterseniz şimdilik bir kenara bırakalım da sınavların neticesinde sıralamalar açıklanınca net konuşalım.

Bu sene biz, bu işi yapan profesyonellerin de işi çok zor oldu. Hemen her gün bir sürü soru geliyor. Hocam ne yapmalıyız diye? Hepsine salık verdiğim bir şey var o da, siz çalıştıysanız rahat olun başaracaksınız, olumsuz her ifadeye kulağınızı tıkayın lütfen. Çünkü hemen herkes bir şey söylüyor. Son sözü sizin netleriniz söyleyecek. Tek gerçek bu!
Elinizden geleni yapacaksınız hiç şüphem yok. 
Tercih döneminde de buradayım. Sorularınız için mail adresimi kullanabilirsiniz. Elimden geldiğince çabuk sorularınızı cevaplamaya çalışıyorum. 
fsedatyilmaz@gmail.com

16 Haziran 2015 Salı

Nasıl Ders Çalışmalıyız? ( Ders Çalışma Programı Örneği İçerir.)


Gün gün ders çalışma programı nasıl hazırlanmalıdır?
Şu günlerde LYS yapılırken yeni olacak 12. Sınıfları da bir telaştır kapladı: “Nasıl ders çalışmalıyız?”
Yaz ayları geldi ve bizim çalışma programımız henüz yok.
Günlük, haftalık ve aylık olmak üzere üç farklı program hazırlayan bir öğrenci neticesinde başarılı olacaktır.
Öncelik günlük çalışma programı olmalı, zor olan daha doğrusu detay isteyen program budur. Şimdi bu yazıyı okuyan bir öğrenci öncelikle kendi günlük periyotunu belirlemeli. Sabah kaçta kalkar? Günlük ne kadar boş vakti var? Kaçta uyuması gerekli vs.?
Her öğrenci kendi kırmızıçizgilerini çıkardıktan sonra şimdi program oluşturma sırasında,
Örnek:
Sabah 10.30’da kalkarım.
Uyanmam ve kahvaltı 1 saat sürer.
Günde en az 2-3 saat dışarı çıkmam gerekli.
1 saat dizi, film vs. izliyorum.
Saat 01.00’da uyurum.
Şimdi yukarıda belirlediğim periyotta kendime bir program oluşturacağım.
12.00-12.40: 1. Ders saati
12.40-12.50: Ara
12.50-13.30: 2. Ders saati
13.30- 14.00: Ara
14.00- 15.00: 3. Ders saati
15.00-18.00: Serbest zaman
18.00-20.00: Akşam yemeği+ Dinlenme
20.00- 20.40: 4. Ders saati
20.40- 20.50: Ara
20.50- 21. 30: 5. Ders saati
21.30-22.30: Dizi+ film
22.40- 23.40: 6. Ders saati
23.40- 00.00: Dinlenme
00.00-00.30: Kitap okuma
00.30- 01.00: Yatış Hazırlık
01. 00: YATIŞ
Yukarıdaki örnek bir çalışma programı ama dikkat ederseniz bu kadar boş vakte rağmen günde 6 saat ders çalışıyorum ve en az yarım saat kitap okuyorum. Siz hedefinizi büyüklüğüne göre bunu biraz daha artırabilirsiniz. Ama KESİNLİKLE kendinize boş zaman ayırın. Unutmayın, tatil zamanı kendinize çok fazla yüklenirseniz akabinde çabuk yorulur ve bıkarsınız.
Gelelim haftalık plana,
Haftalık yapacağınız planda hedef ağırlıklı olsun.
Mesela,
Haftada 7x6= 42 saat ders çalışacağım,
Haftada 7x0.30= 3,5 saat kitap okuyacağım gibi.
Son olarak soru hedefleri koyun kendinize,
Haftada Matematik: 7x150: 900 soru çözeceğim,
Türkçe: 7x 100: 700 soru çözeceğim gibi,
Hedeflerinizi önceliklerinize göre siz belirleyin, ne eksiğiniz var siz biliyorsunuz. Ama hedef olması ŞART!
Son olarak da aylık hedefleriniz olsun. Yaz ayı için hazırlanan bu programda ağustos sonuna kadar hedefleriniz olsun, mesela;
Temmuz ayında, toplam: 3000 soru çözeceğim
Ağustos ayında toplam: 3500 soru çözeceğim gibi,

Şayet bu şekilde bir program hazırlar ve harfiyen bu programa sadık kalırsanız size GARANTİ veriyorum ki başarılı olacaksınız. Hatta siz bile ne kadar ilerlediğinize şaşıracaksınız. Unutmayın, başarı ancak disiplinli ve gayretli bir çalışmayla gelir. 


Sedat YILMAZ
Eğitim Danışmanı

15 Haziran 2015 Pazartesi

"Başarmak ya da Başaramamak."


Her başarı kendi hikâyesini yazar.” Ne kadar da özel bir söz, şu an anlatmak istediklerimi özetleyen. Şimdi yeni başarı hikâyesi yazacak siz gençleri bekliyor üniversite sıraları. Bir konuda başarılı olmak, başaran birisini dinlediğimizde ne kadar da ulaşılabilir geliyor oysa, yeter ki doğru bir alana odaklanalım, kendimize ulaşılabilir hedefler seçelim ve bıkmadan, usanmadan çalışmasını bilelim.
Hedef seçebilmek çok önemli bir ayrıntı,
Nasıl ki başarı hikâyeleri birbirine benziyorsa başarısızlık hikâyeleri de benzerdir aslında. Ama kimse onları anlatmaz. Ben kısaca başaramayanların neden başaramadıklarını anlatayım size. Hedefi olmayan hiç kimseye faydanız dokunmaz. Ne kadar enerjisi olsa da zamanla enerjisini boşa harcayacak, küreklerini boşa çekecektir. Biliyorum, şu ana kadar bu masalı çok dinlediniz. Hedef koyalım, hedefiniz olsun vs. vs. peki nedir bu hedef?
Amacımız nedir? Sevdiğimiz işi yaparak yeterince para kazanmak böylece mutlu mesut bir hayat yaşamak, haksız mıyım?
Peki, nedir sevdiğimiz iş?
İşte burada iş biraz çetrefilleşiyor. İş seçimi sanıldığı kadar da kolay değildir. Biz tümevarım yerine genelde tümden gelim yaparız. Çok kazanan meslekleri seçer,  yeteneklerimizi o işe uydurmaya çalışırız. Hâlbuki tersini yapsak ve yeteneklerimize, yapabileceklerimize uygun bir iş seçtiğimizde ne kadar başarılı olacağımızı bir bilsek, ne kadar da başarılı olacağız. Hobilerimizi işimizle karıştırırız, fotoğraf çekmeyi sevdiğimiz için fotoğrafçı olmaya karar veririz. Ya da matematiğimiz iyi diye bankacı olmayı isteriz; ama yeteneğimiz bambaşka bir iş üzerinedir.
-          Hocam bu söylediklerinizi biz de biliyoruz, farklı ne söyleyeceksiniz? Özete geçelim lütfen!
Maalesef, size bilmediğiniz bir şey söyleyemeyeceğim. Bu nedenle, lütfen tekrar tekrar iyi düşünün. Yapacağınız işe çok iyi karar verin. Biliyorum aileniz, çevreniz hayatınızı şekillendirecek ama en azından sizler de kafanızın bir köşesinde kendinize bir yön verebilmek adına araştırma yapın. Sırf çok para kazanıyor diye doktor olmayın. Sevdiğiniz iç mimarlık alanına yönelin, emin olun başarılı olmanız halinde doktordan çok daha fazla kazanacaksınız. Hayalperest olun demiyorum size, gerçeklere göz yummayın. Sadece araştırın. Sorun, soruşturun. Hangi meslek ne yapar? Ne kadar kazanır? Gelecekteki kariyeri nedir? Bunları sormak size kaybettirmez aksine daha çok kazandırır. Bu konuda fazla uzatmak istemiyorum, özelden mail yoluyla konuşmak isteyen olursa her zaman hazırım. (fsedatyilmazægmail.com)
Başta anlatmak istediğime döneyim şimdi: Kişi neden başaramaz?
1.      Hedefi yoktur.
2.      Ayran gönüllüdür. Her şeyi denemek ister.
3.      Çabuk pes eder.
4.      Her duyduğuna inanır.
5.      Amacı iyi olmak değil, çok kazanmaktır.
6.     
Sanırım siz de 6. Sıraya bir şeyler koydunuz. Çünkü her başarının hikâyesi gibi başarısızlığın da hikâyesi birdir. Değişmez!

Zor olanı isteyin, küçük de olsa bir hedefiniz olsun. Başta siz kendinize inanın, yoksa size kimse inanmaz. Korkmayın, sonunda başarı sizin olacak. Hem de o son çok uzak değil. Yeter ki doğru zamanda doğru yerde olmayı başarın.


Sedat Yılmaz
Eğitim Danışmanı

6 Haziran 2015 Cumartesi

Yeni 12. Sınıflar Ne Zaman Ders Çalışmaya Başlıyoruz?


2015 YGS oldubitti derken şimdilerde, yakın bir zamanda LYS var ve bu senelik maraton son bulmuş olacak. Akabinde tercihler, yerleştirmeler vs. derken sırada yeni 12. Sınıfların bu koşuşturmacası başlayacak. Şu günlerde öğrencilerin yaşadığı en büyük kafa karışıklıklarından birisi de “ne zaman ders çalışmalıyız?” sorusu üzerine.
Seneye malum dershaneler kapanıyor. Okullar, etüt merkezleri vs. bu görevi yerine getirmeye çalışsa da profesyonel anlamda ne kadar faydalı olacakları bir tartışma konusu, bunu zamanla göreceğiz ve o zaman değerlendireceğiz. Şimdilik öğrencilerin neler yapabileceğini konuşalım.
Yaz ayları öğrenciler için en büyük handikapların başını oluşturuyor. Yeni bitmiş bir senenin ardından hiç durmadan çalışmaya devam etmek, öyle her babayiğidin harcı değil açıkçası. Gerçi sınavın da asıl meselesi bu zaten, çalışan ve çalışmayanları ayırt edebilmek.
Şunu belirteyim ki yaz aylarını çalışmadan geçiren birisi, üniversiteyi kazanmayı öyle çok ciddi biçimde hayal etmesin. Çünkü dananın kuyruğu önümüzdeki birkaç ay içerisinde kopacak. Eylül ayı geldiğinde hazır bir öğrencinin yıla başlaması ile henüz yeni başlayan bir öğrencinin arasındaki farkı gelin siz hesap edin. Şunu da belirteyim ki, bu sınav iki aşama, yani ekim- kasım ayı itibariyle ikinci basamak sınava da bir yandan hazırlanmak gerekli. Belki yüzdelik olarak hesap edildiğinde ilk aylar ikinci basamak sınav çok yer tutmasa da zamanla birlikte bu yüzdeliği artırmada fayda var.
Yaz ayları, üniversiteye gidecek ve gitmeyecek öğrencileri ayıran en önemli parametrelerden birisi açıkçası. Herkesin tatil yaptığı bu zamanları en verimli şekilde geçiren bir öğrenci, bunu semeresini sınavda alacaktır.
Peki, yazın nasıl ve ne kadar çalışalım?
Gerçeklere göz yummaya gerek yok. Biliyorum yoruldunuz, sıkıldınız. Uzun ve yorucu bir yılın ardından tatil elbette hakkınız. Zaten aksini düşünmek sadece ‘safdillik’ olur. Hem de bu durum sene içerisinde daha çabuk yorulmanıza ve bıkmanıza neden olacaktır. Bu nedenle, yazın elbette tatil yapmak ve dinlenmek gerekli. Ama her şeyin bir adabı var. Bu sene tatili adabınca yapacaksınız, kısacası. Yani tatil ağırlıklı değil çalışma ağırlıklı bir yaz geçirmeniz gerekiyor. Elbette gün içerisinde kendinize zaman ayırın. Hatta bir yerlere kaçamak bile yapabilirsiniz. Ama gittiğiniz her yere bir test kitabı muhakkak götürün. Elinizin altında bir test kitabı olması sizin meseleden uzaklaşmadan kalmanızı sağlayacaktır. Ve elbette tatili bir haftadan fazla uzatmak beraberinde bir takım sıkıntıları da getirecektir.
Kaç saat çalışalım?
Bence normal bir günde “ciddi hedefi olanlar için” dört saat çalışmak idealdir diye düşünüyorum. Yok, daha hafif hedeflerim var diyorsanız, 3-2-1 şeklinde siz sıralayın. Ama hepsini birden çalışmayın. Günü ikiye bölün mesela, sabahtan iki akşamdan iki şeklinde olabilir. Kimi zaman bu 4 saat 5-6-7’e çıkabilir; ama tavsiyem şu ki bunu üst üste birkaç günden fazla yapmayın. Sıkılırsınız, devamında ders çalışmaktan soğuyabilirsiniz. Kimi zamanda bu aşağı doğru bir ivme gösterir ve birkaç gün 1-2 saat ders çalışabilirsiniz. Ama size önerim her gün ders çalışın. Az olsun ama her gün olsun.
Strese gerek yok. Yapacaksınız!
Merak etmeyin sizden öncekilerde bu yoldan geçti. Hatta hala geçmeye çalışıyorlar. Bu yüzden canınızı sıkmayın, paniklemeyin. Çalışın. Eksiklerinizi giderin, bol soru çözüp pratik yapın. Neticesinde siz de karşılığını alacaksınız. En önemli düsturunuz bu süreçte SABIR olsun.

Sedat YILMAZ
Eğitim Danışmanı

Bir Eşit Ağırlık Öğrencisi Olarak Matematik Dersiyle Olan Sınavım :)

Bu başlığı açmamın temel sebebi, yıllardır gerek derslerine girdiğim öğrencilerim olsun gerek özelden bana mail, whatsapp mesajı vs. ile mes...