18 Şubat 2016 Perşembe

10 Soruda Hukuk Fakültesi

*10 Soruda Hukuk Fakültesi
1.       Hukuk fakültesi okumak için TM’mi yoksa MF’mi seçmeliyim?
Hukuk fakülteleri TM puanı yani eşit ağırlık alanından öğrenci almaktadır. Bu nedenle, kesinlikle hukuk okumaya karar vermiş bir öğrencinin MF yani sayısal bölümde okumasına gerek yoktur. Hem gereksiz yere biyoloji, fizik, kimya çalışması gerekecektir hem de muhtemel zorluk karşısında ders notlarını düşürerek AOBP ( ağılık ortaöğretim başarı puanı) aşağı çekecektir.
2.       TM-3 soru ve puan dağılımı nedir? Kaç soru yapsam kaç puan alırım?
TM-3 soru ve puan dağılımı aşağıdaki gibidir.
YGS
                Türkçe- %15 – 40 soru                                                   
                Matematik- %10 – 40 soru
                Sosyal Bilgiler- %10 – 40 soru
                Fen bilimleri- %5 – 40 soru
                               LYS
                Edebiyat- %25 - 56 soru
                Coğrafya- %10 – 24 soru
                Matematik- %18- 50 soru
                Geometri- %7 – 30 soru
               
 PUAN HESAPLAMA CETVELİ
TABAN PUAN: 100
DERS
KAT SAYISI
TÜRKÇE
1,61
SOSYAL BİLGİLER
0,97
TEMEL MATEMATİK
1,035
FEN BİLİMLERİ
0,38
EDEBİYAT
1,96
MATEMATİK
1,57
GEOMETRİ
0,42
COĞRAFYA
1,55













3.       Hukuk fakültesi tercihinde matematik ne kadar önemlidir?
Matematik geçtiğimiz sene yapılan değişikle birlikte birinci öncelik ders olmaktan ikinci öncelikli ders olma durumuna gerilemiştir. Ama yine de hala çok önemli ve seçici bir derstir. Bu nedenle, öğrenci yapabildiği kadar matematik yapmalıdır. Bu hem puanını yükseltecektir hem de tercihini kolaylaştıracaktır. ( Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, katsayısı oldukça yüksektir. Aynı zamanda standart sapmanın matematik üzerinden daha fazla ayırt edici olduğunu unutmamak gerekli.)
Ayrıca hukuk fakültesinde soyut matematik gibi ileri derece matematik dersleri vardır. Matematiği sevmeyen, yapamayan öğrencilerin bir kez daha hukuk fakültesi tercihini düşünmesini tavsiye ederim.
4.       Günlük ne kadar ders çalışmam gerekli? Kaç soru çözsem yeterli olur?
Bu soruya öğrencinin kendisi cevap vermek durumundadır. Öncelikle öğrenci, şunu düşünmelidir : “ben hukuk fakültesini ne kadar istiyorum?” bu soruya cevap verdikten sonra, içinde bulunduğu sınıfı da göz önünde bulundurarak, kendisine bir program hazırlamalıdır. Ama şöyle bir tavsiyede bulunabilirim. Temel matematik ve Türkçe derslerinden eksiği kalmayacak kadar kısa sürede konuların halledilmesi ve soru çözümüne başlanması işleri kolaylaştıracaktır.
Soru çözümünden önce konu bitirilmelidir. Fakat biten her konuyla ilgili en az 2 farklı kaynaktan mümkünse 3-4 test çözülmelidir. Yapılamayan soruların tamamı çözdürülmeli ve diğer konuya öyle geçilmelidir.
5.       Edebiyat çalışmaya ne zaman başlamalıyım? YGS sonrası çalışmak yeterli olur mu?
YGS ile birlikte edebiyat dönemlerine de çalışmak iyi olacaktır. Alt yapı ne kadar sağlam olursa üstüne bir şeyler eklemek o kadar kolay olacaktır. Öğrenci dönemleri güzelce öğrenir, yani "Servet- i Fünun Edebiyatı" denildiğinde bunun 1896- 1901 yıllarını kapsadığını bilirse, o döneme ait özellikleri de kolayca öğrenebilecektir.
Eğer alt yapı olarak eksiği bulunmuyorsa, yani öğrenci dönemlere hâkimse, YGS’den sonra edebiyat çalışmak yeterli olacaktır. Ama öğrencinin dönemler konusunda eksiği çoksa, o halde ne kadar çalışsa da unutması o denli çabuk olacak ve yine bol hata yapacaktır.
Ben öncelikle dönemin iyice kavranmasını tavsiye ederim. Şair, eser ve özellik ezberlemesi sonrasında daha kolay olacaktır.
6.       Hukuk Fakültesi mezunları ne iş yapar?
            Hukuk fakültesi mezunları avukat, hâkim, savcı, noter, elçi ve mülki-idari amir olabilmektedir.
7.       Ben topluluk karşısında konuşamıyorum.” Yine de hukuk fakültesi okuyabilir miyim?
            Hukuk fakültesi mezunlarının topluluk karşısında konuşması gerekmemektedir. Şöyle ki, 10 yıldır çalışan bir avukatın, bir defa olsun mahkeme salonuna gitmediğini biliyorum. Hukukun birçok alt dalı bulunmaktadır. Bu nedenle, kişi kendisine uygun olan alanı seçebilmektedir.
8.       Hukuk fakültesi tercihinde özel mi yoksa devlet mi üniversitesi seçmeliyim?
             Son yıllarda özel üniversitelerin çoğalması ile özel üniversiteler, devlet üniversitelerine oranla daha fazla imkân sunmaya başladı. Bu nedenle de özel üniversitelerin tercih edilmesi halinde öğrencinin daha fazla imkâna kavuşabileceğini unutmamak gerekir. Ama diğer yandan, devlet üniversitelerinin de köklü bir geçmişi ve ismi bulunmaktadır. Bunun da öğrenci için faydalı yanları olacaktır. Özetle, tercih yapılmadan önce iyi araştırma yapılması gerekmektedir. Ön yargıları bir kenara bırakarak, imkânların en iyi şekilde değerlendirilmesi öğrencin lehine olacaktır.
9.       Yabancı dil bilmenin hukuk fakültesi için bir faydası var mıdır? Yurt dışında çalışabilir miyim? Yurt dışında hukuk okusam, Türkiye’de çalışabilir miyim?
Çoğumuz hatırlar ki, geçtiğimiz yıllarda “twitter” Türkiye tarafından kapatıldı. Bunun üzerine, twitter kendi hakkını savunabilecek bir avukat arayışına girdi. Bulması da öyle çok kolay olmamıştı.
Malumunuz, sınırlar artık sadece kâğıt üzerinde bir anlam kazanıyor. Türkiye gelişmekte olan bir ülke olarak, birçok yabancı şirketle iş yapıyor. Yine aynı zamanda ülkemizde hatrı sayılır bir yabancı nüfus yaşıyor, çalışıyor. İşte bu durumda, yabancı dil bilen bir avukatın iş imkânı her zaman daha fazla olacaktır. Ayrıca elçiliklerde çalışabilmek için de yabancı dil şartı bulunmaktadır.
Yurt dışında çalışmak için, çalışmak istediğiniz ülkenin şartlarını karşılamak zorundasınız. O ülkenin avukatlarıyla aynı bilgiye ve donanıma sahip olmanız istenmektedir. Türkiye’de hukuk okuyan birisinin, Türk hukuku ve kanunlarını öğreneceği düşünülürse, imkânsız olmamakla birlikte, yurt dışında iş bulmak kolay görünmemektedir.
Yurt dışında hukuk okumakla ilgili bir çok spekülasyon bulunmaktadır. Buna noktayı YÖK bizzat kendisi koymuştur. Öncelikle yurt dışında hukuk okumak isteyen öğrenci, o yıl Türkiye’de yapılan YGS-LYS’de ilk 150 bin içerisine girmiş olmalıdır. Aksi halde YÖK diplomasını tanımayacaktır.
Yabancı ülkeden alınan diploma iki şekilde Türkiye’de iş yapar. İlki denklik diğeri tanıma. Denklik için okuduğu üniversite diplomasını alarak Türkiye’de yapılan denklik sınavına girer. Yeterli puan alması durumunda diploması geçerli olacaktır. Tanıma ise YÖK tanıdığı, kabul ettiği bit üniversiteden mezun olma durumunda direkt olarak diplomasını tanıyacaktır.
10.   Sizce, hukuk geleceğin mesleği midir?
Tarih boyunca insanların aralarında anlaşmazlık çıkmış ve gelecekte de çıkmaya devam edecektir. Sadece insanların kendi arasında olan anlaşmazlıklar değil aynı zamanda insan-devlet, devlet-devlet arasındaki anlaşmazlıkların da çözümü için “hukuk” hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle, şimdinin ve yarının vazgeçilmez mesleği olarak hukuk fakültesini her zaman öneririm. Ama bir farkla, geçen 10 yılda bu denli hızlı değişen dünyanın düzenine ayak uydurabilecekler, gelecekte var olmaya devam edecektir. Artık klasik manadaki hiçbir iş varlığını devam ettiremeyecektir. İnovasyon her alanda olduğu gibi hukuk alanında da değişimi zorunlu kılmaktadır. Değişimin karşısında mukavemet göstermeyecek bireyler için hukuk her zaman fırsatlara çevrilecek bir bölüm olacaktır.




Sedat Yılmaz
Eğitim Danışmanı


6 Şubat 2016 Cumartesi

Elbet Bu Histeri Bitecek!

Son yıllarda Türk eğitim sistemi bir sarmalın içerisine girdi: "Sınavlar çıkmazı."
Değiştirilen sistem ve nihayetinde her yıl denenen yeni sınavlar, artık öğrencileri canından bezdirmiş halde. Çağın çok gerisinde kalan ve maalesef güncel hiç bir soruna çare bulamayan bu eğitim sisteminin ürünü olan sınavlar, inanıyorum ki yakında tedavülden kalkacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı uzun yıllardır yapılandırmacı eğitim- yenilikçi bir sistem- üzerine çalışıyor. Çok büyük ve uzun uğraşlar gerektiren bir süreç, kabul etmek gerekli. Elbette, bunun bir anda olmasını beklemek safdillik olur. Ama günü geldiğinde hiç kimse bu değişime karşı koyamayacak ve yeniliklerin karşısında, bu sistemi kabul etmek zorunda kalacak.
Peki, bizler o güne ne kadar hazırlıklıyız?
Geçenlerde okuduğum bir yazının size ana fikrinden bahsetmek istiyorum. Öğretmenlik hakkındaydı. Öğretmen kelimesinin etimolojik yapısından hareketle, nasıl yanlış bir mana yüklendiğinden bahsediyordu. Öğretmen, aslında öğrencilere farkındalık oluşturmak için onlara rehberlik eden kişi olması gerekirken, maalesef bu sistem içerisinde sadece bilgiyi aktaran kişi konumunda. Fakat bu sistem dahilinde, karşısındaki öğrenci açlığının farkında bile değil. Tok ağırlamak zordur atasözü minvalinde, istemeyen öğrenciye bir şey öğretmek hem çok güç hem de bir o kadar da can sıkıcıdır.
Öğrenciler, bu çağın çocukları yani "tablet neslinin" çocuklarıdır. Yani bilgi sadece bir kaç saniye uzağında yer alıyor onların. Tekrardan ezberi bir bilgiyi onlara aktarmak hatta bu bilgiyi ezberletmeye çalışmak, sadece kaynakların gereksiz ve bir o kadar da yanlış kullanılmasına yol açacaktır.
Her şeyden önce bu çocuklara açlıklarını hissettirmeliyiz.
Problem durumunu fark ettirmeden çocuklara çözüm yollarını göstermeye çalışmak, anlamsızca bir hareketten başka bir şey olmayacaktır. Ortada gerçekten de çok büyük bir problem var; ama maalesef öğrenciler bu durumdan bi-haber. Aileler çocukların yerine risk alıp, taşı tek başına kaldırmaya çalışıyor, çocuk da bu süreçte elini taşın altına sokmaktan bile kaçınıyor. 
Doğru hedefler belirlemek, başarıya gidecek yolda en önemli adımdır.
Çoğu öğrenciye gelecekte ne iş yapmak istiyorsun? diye sorduğumda adeta her biri ezberletilmiş gibi, "doktor, avukat ya da mühendis" diyor. Bunlar geçen yüz yılın trend meslekleri olsa da artık, günümüzde bu mesleklerin yerini daha farklı ve belki de başarılı meslek dalları aldı.  Artık günümüz "iletişim" çağı. Hangi mesleği yapacaksanız yapın yanında "iletişim" olmayan bir meslek size gelecekte kazandırmayacaktır.
Google, Facebook, Instagram vb. gibi dev şirketler geleceğe yön verecek.
Gelecek tamamen iletişim çağı olacak. Bu nedenle, şimdiden yarınlara yatırım yapmak istiyorsak kendimizi çağın gereklerine açık ve hazır olarak yetiştirmemiz gerekiyor. Yaptığınız veya yapacağınız işte vazgeçilmez olmak istiyorsanız, çağın tüm gereklerini de yerine getirmeniz gerekiyor. Bir çok şirket belki de gelecek 10 yılda tarihe karışacak. Yazılım ve kodlama bilmeyenlerin işi gerçekten de zor olacağa benziyor. Kısa zamanda iş başvurularında sadece "facebook ya da twitter" hesabınızın adını verin yeterli demeye başlayan şirketler oldu. Varın gelecek 10 yılı siz hayal edin.
Sisteme kızmak bize bir şey kazandırmaz, krizi fırsata çevirin.
Biliyorum istesek çok açığını sayar dökeriz bu sistemin. Peki, bize ya da size bunun ne kazancı olacak? Ben yerinize cevaplayayım :" Hiç bir şey"
Krizi fırsata çevirmek sizin elinizde, neler yapabilirsiniz? Size bir kaç başlıkta sıralayım.
1. Yabancı dil öğrenin. ( Konuşmak da çok önemli ama akademik olarak İngilizcenizi geliştirin. Yabancı kaynaklardan makaleler okuyun. Gelecekte yapmak istediğiniz işle alakalı yapılan çalışmaları okuyun. Günceli takip edin.)
2. Yabancı kaynaklı haber sitelerini takip edin. Mesele Rusya'daki krizi öğrenin. Ya da Çin'in para politikasını takip edin. Tüm dünyadan haberiniz olsun. Bu konuda TED TALKS işinize çok yarayacaktır.
3. Mektup arkadaşlarınız olsun. Hepinizin facebook, instagram hesabı mevcut. Oradan girin farklı ülkelerden insanlarla konuşun. Onların kültürlerini öğrenin. Merak ettiğiniz ne varsa sorun.
4. Seçeceğiniz üniversitenin ya da okuyacağınız bölümün yurt dışındaki fırsatlarını araştırın. En azından kısa bir süreliğine de olsa yurt dışı deneyimi elde etmeye çalışın.
Ve son olarak her şeyden önce KORKMAYIN- KENDİNİZE GÜVENİN!

Bir Eşit Ağırlık Öğrencisi Olarak Matematik Dersiyle Olan Sınavım :)

Bu başlığı açmamın temel sebebi, yıllardır gerek derslerine girdiğim öğrencilerim olsun gerek özelden bana mail, whatsapp mesajı vs. ile mes...