Üniversite sınavına sayılı günler
kala öğrencilerin aklında olan hep aynı soru ”Hangi bölümü tercih etmeliyim?”
En kararlısından en kararsızına kadar hemen herkesin içini kemiren derin şüphe:
“ Ne iş yapmak istiyorum?” Bu soruların cevaplarını bulmak sanıldığı kadar da
kolay olamıyor maalesef. Uzun seneler sonrasında, hala ne iş yapmak istediğine
karar veremeyen yüz binlerce insan bulunuyor. Hele de bu soruya daha yolun
başında cevap vermek hayli güç. Peki, ne yapmalıyız? Bizlerde mi deneme-yanılma
yoluyla kendimize bir yol haritası çizmeliyiz? Elbette bu da bir yöntem ama ben
size bugün daha farklı bir metottan bahsetmek istiyorum.
Geçenlerde tanıştığım birisinden
bahsetmek istiyorum size: Kosmos, Recep İvedik-3, Çılgın Dershane gibi
filmlerin saha şefliğini yapmış birisi: “Kaan”
kendisi üniversite sınavına girdikten sonra ne tercih edeceğini düşünürken,
gözüne tercih rehberinde bir bölüm ilişmiş: “Sinema ve Televizyon” –hah demiş,
işte benim bölümüm. Bölümü bitirdikten sonra da çeşitli filmlerde görev almış,
ta ki bir gece sabaha karşı eksi 30’larda, Kars’ta çekim yaparken bir aniden aydınlanma
yaşamış ve – bu iş bana göre değil demiş. Yaşı 24. Tekrardan üniversite
sınavına girse çok zaman kaybedecek, ama yaptığı işten de memnun değil. Bir ikilem
içerisine düşmüş tabii kendisi. Ne yapacağım diye düşünürken? Üniversitede yandal
olarak aldığı Halkla İlişkiler bölümü dersleri aklına gelmiş. O işi denemeliyim
demiş ve yüksek lisansını işletme bölümünden yaparak, bir şirketin personel
alım dairesinde işe başlamış. Ama yoğun ve aktif bir hayatın ardından da ofis
hayatı ona yeterince sıkıcı gelmiş. Her gün aynı saatte kalkıp, traş olduktan
sonra aynı sıkıcı hayatı yaşamak istemediğini fark etmiş bu defa da. Yaşı 27. Şimdilerde
Bilgi Üniversitesinde Pazarlama alanında doktoraya başlayan Kaan, aynı zamanda
üniversitenin halkla ilişkiler departmanında çalışıyor ve ayağında yırtık
bluejean’i kulağında küpesi esnek çalışma saatleriyle hem yaptığı işten memnun
hem de yeterince dolgun bir ücret alıyor. Bakalım yine sıkılırsa yaptığı işten,
ileride neler yapacak kendisi, göreceğiz ?
Kaan’ı şimdilik bir kenara
bırakalım. Ülkemizde nice Kaanlar var ama maalesef kimisi cesaret edemediğinden
ya da yapacak alternatif bir iş bulamadığından elindeki işle yetinmek zorunda. Sevmediği,
istemediği işleri yapmak onların hayatlarındaki tek tercihi. En büyük korkuları
ise:” işsiz kalmak.” Peki, neler yapabiliriz? Durum tespiti yapmak kolaydır,
önemli olan çıkar bir yol göstermek. Şimdilik çalışan Kaanlara değil de
gelecekte Kaan’ın kalacağı pozisyonlarda kendilerine alternatif
üretebileceklere birkaç küçük tüyo vermek istiyorum.
1. Meslek tercihi yaparken hobilerinizle
mesleğinizi karıştırmayın.
Hayattaki en
büyük hatalarımızdan birisi de maalesef budur. Hobilerimizi işimiz zannederiz. Çok
iyi fotoğraf çekiyoruzdur, keşke fotoğrafçı olsak isteriz. Hâlbuki ikisi de
birbirinden farklı işlerdir, belki de fotoğrafçılar boş zamanlarında hiç
fotoğraf çekmeyen insanlardır, kim bilir? Bizler kendi yeteneklerimize uygun
meslekleri seçmeliyiz. Konuşmayı mı seviyoruz yoksa sessiz mi iş halletmeyi
tercih ederiz? Kalabalık ortamlarda mı çalışmak istiyoruz yoksa yalnız çalışmak
mı hoşumuza gider? Riski ne kadar seviyoruz? Gezmek bizim için ne denli
önemlidir? Vs… soruları uzatır gideriz, siz öncelikle kendinizi tanıyın. Zaten iş
görüşmesinde size şöyle bir soru soracaklar: “ Neden seni bu işe almalıyım?”
hem bu soruya cevap vermiş olursunuz hem de gerçekten de bu işi yapıp
yapamayacağınıza kendiniz kanaat getirmiş olursunuz.
2. Yandal olarak daima farklı alanları tercih
edin.
Mühendislik
okuyorsunuz diyelim, psikoloji yandal alın mesela. Ya da sosyoloji. Belki de
antropoloji alabilirsiniz. Size kısa bir hikâye anlatmak istiyorum. “Simit Sarayı”
malumunuz Türkiye’de çeşitli şehirlerde ve hatta dünyanın çeşitli ülkelerinde
insanlara her gün binlerce simit satıyor. Gerçekten de büyük bir şirket, yıllık
cirosu korkunç büyük rakamlardan oluşuyor. Ama ben size başka bir şeyi, Simit Sarayı’nın
Azerbaycan macerasını anlatmak istiyorum. Simit Sarayı, Azerbaycan’ın başkenti
Bakü’ye 2006 yılında devasa bir şube açtı. İçerisini en güzel şekilde dizayn
etti ve müşteri beklemeye başladı. Aradan birkaç ay geçti ama günde birkaç müşteri
dışında kimse şubeye uğramıyordu. Tabii hemen sebebini merak ettiler, Türkiye’den
bir ekip kalktı ve Azerbaycan’a gitti. Her şey yerli yerindeydi, çalışanlar
güler yüzlü, dükkân tertemiz ürünler birinci sınıf. Ama hala müşteri yok. Sonra
öğrendiler ki Azerbaycan’da insanlar ekmek yemezmiş. Hatta şöyle bir söz bile
varmış: “ Eti ete sararak yerler.” O zaman anladılar ki Azerbaycan’da simit
satmak tamamen anlamsız. 4 ay sonra Azerbaycan’daki şube iflas etti ve kapandı.
Eğer Simit
Sarayı şubesini açmadan önce Azerbaycan’da sosyolojik bir araştırma yapsa ve
insanların ihtiyaçları nelerdir? Diye sormayı akıl etseydi böyle bir fiyasko
yaşamamış olacaktı. İşinizde çok iyi olabilirsiniz, ama artık çok farklı bir
çağda yaşıyoruz. Tek alanda yetkin olmak bir başına geçer akçe olmayacaktır. İnsanı,
toplumu yakından tanımak, bulunduğunuz çağa ayak uydurmak zorundasınız. O yüzden
asla tek yönlü düşünemezsiniz. Kendinize daima yeni artılar katmak
zorundasınız. Ufkunuzu açmalı, farklı yerlere bakmayı bilmelisiniz. Bunun yolu
da araştırmaktan geçiyor. Merak edip yeni şeyleri araştırmaktan.
Merakınızı
kamçılayacak size yeni ufuklar kazandıracak alanlar ise, kendi bölümünüz
dışında alacağınız farklı alan derslerden geçiyor. Ne kadar farklı alanda
kendinizi doldurursanız bir gün o sizin işinize ve hiç beklemediğiniz bir anda
yarayacaktır. Steve Jobs, kendisi üniversite yıllarında kaligrafi dersi alır ve
yazı tipleri tasarlar daha sonrasında Microsoft’a bu yazı karakter tiplerini
satan Jobs, şöyle der: “Eğer o gün o dersi almasaydım, bugün o yazı
karakterleri olmayacaktı.”
Hangi alanı tercih edeceğim diye korkmayın!
Ya da hangisi çok para getirecek diye. Siz sadece seveceğiniz ve
yapabileceğiniz işe odaklanın. Kalite sizin hayat tarzınız ve hedefiniz olsun
devamında emin olun ki başarı ve para sizi bulacaktır.
Sedat YILMAZ
Eğitim Danışmanı
Eğitim Danışmanı