20 Ocak 2016 Çarşamba

Ödev vermeyelim peki, ne yapalım?

Milli Eğitim Bakanlığı yayınladığı bir genelgeyle yarı yıl tatilinde öğrencilere ödev verilmemesi gerektiğini söyledi. Genelgenin içerisinde "Yarıyıl tatilinde öğrencilerin dinlenmesi ve ikinci döneme dinlenmiş olarak gelmeleri gerektiği yönünde hatırlatma yapılarak" ödev verilmemesi gerektiği ısrarla vurgulandı.

  Peki dünyada durum nasıl? Onlar nasıl ödevler veriyorlar ya da vermiyorlar?
 - Uluslararası testlerde en başarılı olan Finlandiya’da ‘ödev vermeme yerine az ödev verme’ politikası uygulanıyor. Ülkedeki öğretmenler öğrencilere günde sadece yarım saat harcayacakları ödevler veriyor.
- Testlerde başarılı olan diğer ülkeler Japonya, Çek Cumhuriyeti ve Danimarka. Bu ülkelerde ortalama olarak haftada en az 1 saat ödev veriliyor.
- Ancak Tayland, Yunanistan ve İran gibi ülkelerin öğrencileri dünyada en fazla ev ödevi yapanların arasında olmalarına rağmen testlerde başarısız.
- ABD’de yaşları 6 ila 8 arasında değişen öğrenciler haftada 128 dakika ödev yapıyor. Ortaokul öğrencilerine ise günde 78 dakika ödev veriliyor. Buna rağmen Japon öğrenciler ABD’li öğrencilerden daha başarılı olarak biliniyor.
- İngiltere’de 5 yaşındaki öğrencilere haftada 1 saat ödev veriliyor. Ancak yaş ilerledikçe süre artıyor. 11 yaşındakiler için haftada 3 saat, 16 yaşındakiler için ise haftada 10 saat veya daha fazla ev ödevi veriliyor.
- Fransa’da ilkokul öğrencilerine ev ödevi vermek 1956 yılından bu yana yasak. Ancak yasağı dinlemeyen öğretmenler çocuklara ödev vermeye devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda bu duruma isyan eden bazı aileler yetkililere önlem alınması çağrısında bulunmuştu.
 "Ödev vermek" başarı için gerekli midir?
Ödev kelimesi ucu oldukça açık bir kavram. Bu nedenle de, öğretmenlerin bu kavram altında yaptıkları yorumlar, bazen öğrenciler için işkence haline dönüşebiliyor. Fakat anlatılan derslerin tekrar edilmemesi, öğrenmenin gerçekleşmesi önündeki en büyük engel olacağı da su götürmez bir gerçek.
Nicelik olarak değil de nitelik olarak "dolu" ödevler elbette kazanımları artıracaktır. Fakat klasik anlamda "okuduklarımızdan anladıklarımız" tarzında ödevler artık demode oldu ve öğrencinin ilgisini çekmiyor. Kabul etsek de etmesek de bu çocuklar "tablet nesli" çocukları. Bu çocuklara demode usullerle ödevler verir, eğitim yapmaya kalkışırsak bu çocukları kazanamayıp hemen hepsini kaybedeceğiz. Şu soruyu kendimize sormamız gerekiyor, "Üzüm mü yemek istiyoruz? Bağcıyı mı dövmek istiyoruz?
Bir gerçek var ki, geçen 10 yıl çok şeyi değiştirdi. Şimdilerde, çok küçük yaşta çocukların bile ellerinde akıllı telefonlar ve süper hızlı internetleri bulunuyor. Bir kaç saniye içerisinde ulaşabilecekleri bir bilgiyi sormanın ve bunları ezberletmeye çalışmanın kimseye bir faydası dokunmayacak. Özetle "balık tutmayı değil, artık balık yemenin bir ihtiyaç olduğunu" çocuklarımıza fark ettirmemiz gerekiyor.
Eğitim sistemi maalesef bir "yük"
MEB'in ödevler konusunda gösterdiği bu radikal çıkışın bir benzerini de sistemin geneli için bekliyoruz. Maalesef müfredatlarımız çok yoğun. Çocuklarımız bu müfredatın altında eziliyorlar. Sonuç olarak da elde kalan yine hiçbir şey olmuyor. Kuru bilgi ezberlemekten öte, uygulamaya ve pratiğe dönük bir müfredatın uygulanması doğal olarak da klasik anlamdaki ödevleri engelleyecek ve böylece de bu şekilde bir genelgeye ihtiyaç kalmayacaktır. Tekeri patlak bir otomobille giderken arabanın başka aksamlarını eleştirmek için henüz çok erken diye düşünüyorum. Öğrencileri de sisteme dahil edebileceğimiz ve "öğrenciye rağmen" bir eğitim-öğretim yapmayacağımız gün inanıyorum ki, gelecekte bizi daha güzel ve aydınlık günler bekliyor olacaktır.
Her şeye rağmen ödev şimdilik şart görünüyor.
Öğretmenlerimiz ödev veremiyor olabilir. Ama bu ailelerin ya da çocukların bizzat takip yapmayacağı anlamına gelmiyor. 2 hafta uzun bir zaman. Sadece dinlenmek ikinci dönemin başından da 1-2 haftanın kaybolmasına neden olacaktır. Nasıl ki futbolcular devre arasında kamp yapıp antrenmalarına devam ediyorlar. Öğrencilerin de dönem arasında hem çalışarak hem de dinlenerek vakit geçirmelerini tavsiye ediyorum.

Sedat YILMAZ
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bir Eşit Ağırlık Öğrencisi Olarak Matematik Dersiyle Olan Sınavım :)

Bu başlığı açmamın temel sebebi, yıllardır gerek derslerine girdiğim öğrencilerim olsun gerek özelden bana mail, whatsapp mesajı vs. ile mes...