5 Nisan 2015 Pazar

Bu Sistemle Nereye Kadar?

Bu sistemle nereye kadar?
Uzun yıllardır tartışılan Türk Eğitim sistemi, son yıllarda artık tamamen içinden çıkılmaz bir hal aldı. Öğrenci başarısının sadece, işaretledikleri test sorularından ibaret sayıldığı ülkemizde, temel branşların yanında sanat, spor gibi kazanımlar terk edilerek, bu ders saatleri ya etütlerle ya da takviye temel derslerle doldurulmaya başlandı.
Liselere giriş sınavı ya da üniversite sınavına hazırlık adı altında verilen eğitimler, sadece ezberci -ne işe yaradığı bilinmeyen- bir ders yükünden ibaret eğitim müfredatı, ardında hayal dünyasından yoksun, düşünemeyen hatta kendisini dahi ifade edemeyen bireyler bırakıyor.
Bırakın bu sistemle dünya standartlarını yakalamayı, kendi değerlerimizi de teker teker kaybediyoruz. Dershanelerin kapatılmasıyla birlikte, okulların yüklenmeye başladığı dershane misyonu, okulların sanat ve spordan tamamen uzaklaşmasına neden oluyor. Ülkemizin köklü ve başarılı liselerindeki öğrenciler bile artık, temel hazırlık liseleri adı verilen, öğrenciye sadece test çözme tekniğinin öğretildiği kurumlara yönelmeye başladı. Durumun vahametini gözler önüne sermek- maalesef- şimdilik çok güç. Ancak iş işten geçtikten, bütün o değerlerimizi yitirdikten sonra fark edeceğiz.
Bu şekilde dünya ile yarışamayız.
Osmanlı devletinin yıkılma sebepleri arasında sayılan en önemli husus unutmayalım ki, ilim ve fenden uzaklaşan nesiller olduğu öğretildi yıllarca bizlere. Şimdilerde ülkemizde de yapılan ilim yapmaktan öte sadece hazırı tüketmek.  Amacım herhangi bir kurumu eleştirmek ya da şikâyet etmek değil. Derdim sadece üzüm yemek. Herkes kendi payına düşeni düşünsün isterim. Bu şekilde davranmanın bizlere ne faydası var, bunu hesap edelim.
Kitap dahi okumak istemeyen bir nesille karşı karşıyayız.
Sizlere, işin mutfağından yani bir öğretmen olarak seslenmek istiyorum. Öğrencilerimize kitap dahi okutamıyoruz. “–Hocam, kitap okuyarak kaybedeceğimiz vakti, test çözerek harcayalım.” diyorlar. Düşünmeden, hayal etmeden sadece önlerine konulanı tüketme çabasındalar. Çağın hastalığına çoktan tutulmuş durumdalar, “kendimizi kurtaralım, gerisinden banane” Bir an önce iyi bir üniversite(!) kazanmak derdindeler. Akademi çevresinden gelen şikâyetler de aynı “içi boş, bomboş bireyler geliyor bizlere.” Görüştüğümüz akademisyenler hep aydı dertten dem vuruyorlar, okumayan, okuduğunu anlamayan, kendini ifade edemeyen bireyler geliyor üniversiteye.
Gelin bu meseleyi, bir grubun, zümrenin ya da bir siyasi otoritenin görevi gibi düşünmeyelim, bu mesele milli bir mesele, hepimiz bu işe sahip çıkalım. Eğitimi sadece, test çözmekten ya da bir sınavda başarılı olmaktan çıkarıp gerçek anlamda amacına hizmet eden, hak ettiği konumuna elbirliğiyle yükseltelim.
Sizlere, işin mutfağından, bir öğretmen olarak anlattım. Umarım, bu sesim duyulur da bir nebze olsun yarınlarımıza ışık tutabilmek adına küçük bir kıvılcım olur.

Sedat YILMAZ
Eğitim Danışmanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bir Eşit Ağırlık Öğrencisi Olarak Matematik Dersiyle Olan Sınavım :)

Bu başlığı açmamın temel sebebi, yıllardır gerek derslerine girdiğim öğrencilerim olsun gerek özelden bana mail, whatsapp mesajı vs. ile mes...