Hepimizin bir idole, bir
kahramana ihtiyacı var, şüphesiz. Bir yol gösteren olmadan tekrar tekrar aynı
hataları yapmak, sanırım büyük bir ahmaklık olacaktır. Neden bizden önce
gidenlerin yollarını takip edip, daha iyisini yapmayalım? Peki, kimin izinden
gitmeliyiz? Kimi takip etmeliyiz? Türkiye’de yetişmiş birisi olarak dünya
çapında iş yapmış kimseler yok mu? Elbette var, sadece kendi ülkelerinde değil
tüm dünya çapında nam yapmış, dünyanın ortak tarihine katkıda bulunmuş nice
Türk aydınları, bilim insanları, dehaları var. Ama maalesef, bizler onları
yeterince tanımıyor ve tanıtamıyoruz. Derslerimde sıklıkla bahsettiğim 10
insanı bugün, size kısaca tanıtmak istiyorum. ( elbette layıkıyla yapılan bir
tanıtım ol(a)mayacaktır, ama yine de sizlere küçük de olsa bir fikir verir ve
merakınızı celp ederse ne mutlu bana, iyi okumalar. )
1. Mustafa Kemal Atatürk
Böyle bir liste
hazırlandığında şüphesiz bahsedilmesi gereken ilk insan Atatürk’tür. Onun Türkiye
tarihi için önemini sanırım tartışmaya lüzum yok. Ama maalesef, bizler Atatürk’ü
yeterince tanımıyor ve de tanıtamıyoruz. Bir defa, onun bizlere açtığı yolda
ilerlemek yerine hala eskiye, arkamıza bakıp geçmişi tartışmakla zaman
kaybediyoruz. Topyekûn bir halde çağdaş ve muasır medeniyetler seviyesine gelip,
hatta onları geçmek gibi bir hedefimiz, gayemiz olmalıyken hala, gereksiz
tartışmaların kucağına yuvarlanıp gidiyoruz. Benim naçizane tavsiyem, önümüze
bakalım, emin adımlarla geleceğimizi inşa etmek adına çalışalım. Ve de Atatürk’ün
bizlere miras sözünü asla hafızamızdan çıkarmayalım: “ Benim naçiz vücudum
elbet bir gün toprak olacaktır; ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır.”
2. Oktay Sinanoğlu
Ankara Yenişehir
Lisesi’ne burslu öğrenci olarak giren Sinanoğlu, parlak zekâsıyla kısa zamanda
kendinden bahsettirmesini bilmiş ve okulun bursuyla Amerika’ya Kimya
mühendisliği okumaya gitmiştir. 1956 yılında Berkeley üniversitesi kimya
mühendisliğini birinci bitiren Sinanoğlu, 1960 yılında Yale üniversitesine
asistan olarak girmiş, 1963 yılında 50 yıldır çözülemeyen bir matematik
sorusunu çözerek 28 yaşında profesör olan Sinanoğlu 20. yüzyılın Yale
üniversitesindeki en genç akademisyen unvanını kazanmıştır. 1975 yılında
kendisine Japonya’da özel bir kanunla Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ve tek
profesörü unvanı verilmiştir. 1976 yılında Meksika’nın en yüksek bilim ödülü
olan “Elena Moshinsky” ödülüne layık görülmüştür.
Hayatı boyunca “Kuantum
Mekaniğine” sayısız katkıda bulunmuş Sinanoğlu, tartışmasız Türkiye Cumhuriyeti’nin
yetiştirdiği en önemli bilim adamları arasında yer almaktadır. Geçtiğimiz
günlerde, 80 yaşında hayata veda eden Oktay Sinanoğlu kendisinden sonra gelen
insanlara yol açacak önemli bir ışık olarak Türk tarihindeki yerini almış
bulunuyor.
3. Remziye Hisar
1902 Üsküp
doğumlu Remziye Hisar, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın kimyageridir. İlk ve
ortaöğrenimini İstanbul’un çeşitli okullarında tamamlayan Hisar, kimya alanını
seçmesini bir röportajında şöyle ifade etmiştir: “Fen derslerinde kanunlarda
olsun, buluşlarda olsun hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Fen
alanında bir tek Türk ismi görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı olursam
giderebilirim sanıyordum.” Yükseköğrenim için gittiği Fransa’da Sorbonne
üniversitesinden mezun olan, ilk Türk bilim kadını Hisar, Türkiye’de İstanbul
Teknik Üniversitesine Kimya Kürsüsünün açılmasına yardım etmiştir.
Sayısız başarı
ve akademik makaleleriyle bilim dünyasına olsun, Türkiye tarihine olsun yön
vermiş nadir şahsiyetlerden birisidir kendisi. 90 yıllık ömrü hayatına
sığdırdığı onca başarı, müthiş zorluklar altında gerçekleşmiştir. Günümüzde kendisini,
azmini, başarısını kendimize rehber edinirsek şüphesiz, bizler de başta ülkemiz
olmak üzere dünya tarihine katkı sağlayacak işler ortaya koyarız.
4. Feza Gürsey
Remziye Hisar’ın
oğlu olan Feza Gürsey, İstanbul Üniversitesi Fen fakültesi Fizik- Matematik
bölümünü bitirdikten sonra İngiltere Imperial College’e gitmeye hak kazanmış.
Sonrasında Türkiye’ye dönerek İstanbul Üniversitesinde ders vermeye başlayan
Gürsey, ABD’de Princeton Üniversitesinde araştırmalarına devam etmiş, Harvard
ve Yale üniversitelerinde ders vermeye devam eden Gürsey, 1979 yılında Einstein
ödülüne layık görülmüş ve başarılarıyla tüm dünyada adına bahsettirmiştir. Yale
üniversitesi kendisine daimi profesör unvanı vermiş, ölümünden sonra da başarılarını
Harvard ve Yale üniversitesi kendi arasında paylaşmıştır. Temel parçacık
fiziğine olan katkılarından ötürü 1977 yılında İngiltere’nin en prestijli
ödüllerinden birisi olan Oppenheimer ödülüne layık görüşmüştür. Erdal İnönü’nün
ısrarlarıyla ODTÜ’de ders vermeye başlayan Gürsey, 71 yıllık hayatında nice
başarılara imza atarak gerek ailesinin gerekse Türkiye’nin göğsünü kabartmasını
bilmiştir.
5. Cahit Arf
Hemen hepimizin
10 Türk lirasının arka yüzünde gördüğü ünlü Matematikçi. İsmen tanırız ama
maalesef çoğumuzun kim olduğu hakkında bir bilgisi yoktur. Kendisi Üniversiteyi
Fransa’da okuduktan sonra doktorasını Almanya’da tamamladı. Daha sonra Amerika’nın
çeşitli üniversitelerinde araştırmalarda bulunan Arf, TÜBİTAK’ın da ilk
başkanıdır. Bilim alanında Türkiye’de bir etiğin oluşması adına gösterdiği
yoğun çaba, onun sadece matematik alanında değil tüm Türk bilim tarihindeki
sayısız katkılarından birisini oluşturmaktadır. Matematiği bir meslek olmaktan
çıkarıp yapılan yaşam tarzı haline dönüştüren Arf, matematiğe dokunmaktan
korkmayın der, “ezberlemeyin, kendiniz yapın ve anlayın.”
6. Orhan Pamuk
Şüphesiz günümüz
Türkiye’sinin adından en sık bahsedilen yazarlarından birisi, gerek yaptığı
açıklamalar gerek yazdığı kitaplar olsun adından daha sıkça bahsettireceğe de benziyor.
Ama bizi ilgilendiren asıl mesele, ilk defa Nobel Edebiyat Ödülünü alan bir
Türk yazar olması. 2006 yılında TIME dergisinin “100: Dünyamızı Biçimlendiren
Kişiler” arasında zikrettiği Pamuk, ilk ve ortaöğrenimini İstanbul’da çeşitli
okullarda tamamladıktan sonra, İstanbul Üniversitesi gazetecilik bölümünü
bitirdi. 12 Ekim 2006 tarihinde Nobel Edebiyat Ödülünü kazandığında, 1872
yılında romanla tanışan Türk edebiyatına tarihindeki en prestijli ödülü
kazandırmış oldu.
7. Nuri Bilge Ceylan
Boğaziçi
Üniversitesi Elektrik- Elektronik Mühendisliği bitirdikten sonra Mimar Sinan
Üniversitesinde iki yıl sinema eğitimi gördü. İlk filmi Koza’yı 1995 yılında
çekti. Cannes film festivalinde gösterilmeye hak kazanan film, Ceylan için
önemli bir başarı kariyerine atılan ilk adım oldu. 2002 yılında Uzak filmiyle “Cannes
film festivali Jüri Büyük Ödülüne” layık görüldü. 2008 yılında yine Cannes film
festivalinde en iyi yönetmen ödülünü aldı. 2011 yılında yine “Cannes Jüri Büyük
Ödülünü” bu defa Bir Zamanlar Anadolu’da filmiyle aldı. 2014 yılına gelince
Cannes film festivalinin en prestijli ödülü olan “Altın Palmiye” ödülünü Kış
Uykusu filmiyle almaya hak kazanan Ceylan, 20 yıllık sinema hayatına
birbirinden değerli başarı ödüllerini sığdırmasını bildi. Şüphesiz dünyanın en
prestijli sinema ödülü olan “Cannes Altın Palmiye” ödülü, sinema tarihimizin
100. Yılını yaşadığımız şu günlerde, tüm sinema tarihine bir ödül olarak Türkiye
tarihindeki yerini almıştır.
8. Muhtar Kent
1952 doğumlu
Kent, Tarsus Amerikan Koleji’ni bitirdikten sonra İngiltere Hull Üniversitesi ekonomi
bölümünü bitirmiştir. 1978 yılında Coca-Cola’ya işe giren Kent, günümüzde halen
Coca-Cola’nın CEO’luğunu yapmaktadır. Aynı zamanda Okan Üniversitesi Danışma
Kurulu üyesi olan Kent, Coca-Cola gibi büyük bir şirketin yöneticisi olarak
Türklerin yapabileceği işlerin neler olabileceğini göstermesini bilmiştir.
9. Kemal Derviş
Çoğumuz Kemal
Deviş’i 2001 krizi sonrası, Ecevit hükümetinin Amerika’dan getirdiği kurtarıcı
olarak tanırız. Peki, kimdir Derviş? İngiltere’de Londra Ekonomi okulunda okuduktan
sonra Princeton üniversitesinde doktorasını tamamladı. Princeton
üniversitesinde bir süre ders verdikten sonra Dünya Bankası’nda işe başladı.
1996 yılında Dünya Bankası başkan yardımcığı görevine gelen Kemal Derviş, 2001
Türkiye ekonomi krizi sonrası ekonomiden sorumlu bakan olarak göreve geldi.
2005 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı başkanlığı görevine
getirilen Derviş, 2009 yılında görevini Yeni Zelanda’nın eski başbakanına
bıraktı. Sabancı Üniversitesi danışma kurulu üyeliği yapmaktadır.
10. Ozan Özkural
1980 doğumlu genç
işadamı Özkural, 2001’ de Nothingham Üniversitesinde mezun olduğunda aslında ne
iş yapmak istediğini gayet iyi bilmektedir. Dedesi Türkiye Cumhuriyeti eski
merkez bankası başkan yardımcısı, babası ise iş bankasının uzun yıllar yöneticiliğini
yapmış. 3 kuşaktan bankacı olan bir ailenin çocuğu olunca, bankacı olmaya karar
vermek zor olmasa gerek. Merrill Lynch’in Londra ofisinde işe başlayan Özkural,
daha sonra Rusya’nın en büyük ikinci bankası VTB Capital’in Türkiye CEO’su
olarak göreve gelmiş. Yıllık 2 milyar doları yöneten Özkural, şimdilerde Arap
ortağıyla birlikte Londra’da yatırım şirketi açmış bulunuyor. 35 yaşına rağmen
hatırı sayılır bir başarıya imza atan genç işadamı, gelecek nesillerin önünde
ışık olması adına önemli bir rehber olarak görünüyor.
Liste uzar gider. Buradaki her
bir isim için sayfalar dolusu yazsak yeridir. Ben sadece kısaca bahsetmek
istedim. Siz merak ederseniz, elbette daha geniş ve detaylı bir araştırma
yaparsınız. Hepimizin hayatında ona yön veren insanlar olmalı, sizler de kendi
idollerinizi, rol modellerinizi belirleyin derim. Hayat kısa, bu nedenle aynı
hataları tekrar etmek yerine bizden önceki başarılardan faydalanmak daha
akıllıca bir seçim olacaktır.
Sedat YILMAZ
Eğitim Danışmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder