Bugün okulumdan son sınıf öğrencilerini götürdüğümüz Bahçeşehir Üniversitesi
tanıtımında dinlediğim bir konferans, Türkiye ve eğitim sistemimiz hakkında
baya bir düşünmeme neden oldu. Orada anlatıcının paylaştığı bazı bilgiler neticesinde,
gün boyu acaba "nerede yanlış yapıyoruz?" u sordum kendi kendime. Eve
geldiğimde orada dinlediğim ve not aldığım verileri karşılaştırma ve üzerine
daha derin araştırma yapma fırsatı buldum. Şimdi sizlerle bu notları paylaşmak
istiyorum:
1.Türkiye Patent sıralamasında
Dünya'da sondan ikinci:
Patent: Buluş
sahibinin buluş konusu ürünü belirli bir süre üretme, satma veya ihlal etme
hakkıdır. (Vikipedi Sözlük) Ülkemizde geçen on yılda yapılan toplam patent
başvurusu: "4096" Sadece Almanya'nın 2013 yılında
yaptığı patent başvurusu: 27 bin 211
Bir
tarafta 10 yılda yapılan 4096 patent başvurusu, diğer tarafta sadece
Almanya'nın bir yılda yaptığı patent başvurusu "27 bin 211". Haber kaynağını aşağıdaki linkte
paylaştım. Merak edenler daha detaylı olarak bakabilirler.
Her yıl
yapılan onlarca sınav, dershanelerde- okullarda okutulan onlarca ders, verilen
materyaller, alınan özel dersler, yapılan sempozyumlar, konferanslar vs. vs.
aklınıza eğitimle ilgili gelebilecek her çalışma işin içerisinde, ama işte
sayılar ortada. Fazla söze gerek yok. Tablo tüm çıplaklığıyla bizlere gerçekleri
haykırıyor.
(Haberi
daha detalı okumak isteyenler için: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/24652354.asp)
2. Türkiye YGS- LYS birincisini Stanford Üniversitesi kabul
etmedi.
Bizlere sunum yapan Bahçeşehir
Üniversitesi Rektör Danışmanı Turgay Polat’ın anlattığı bir hikaye beni epey
derinden etkiledi: Sanırım 2013 Türkiye üniversite sınavı birincisinden
bahsetti. Yıl tam olarak hatırımda değil kusura bakmayın. Neyse, Türkiye
birincisi olan genç başlamış kendisine üniversite aramaya. Bahçeşehir Üniversitesi,
kendi üniversitesine de davet etmiş. Okula gelince, üniversite mütevelli heyet
başkanı demiş ki; biz, seni direkt olarak Amerika'ya gönderelim. Orada oku.
Stanford Üniversitesi'ne bir mail atmışlar. Durumu anlatmışlar. Bu öğrencimiz
Türkiye'de yapılan YGS- LYS sınavlarında birinci olmuştur. 1 milyon 800 bin küsur
öğrencinin girdiği bir sınavda alınan bu derece bizler için çok önemlidir.
Sınav içeriği şöyledir vs. Bir hafta sonra Stanford Üniversitesi'nden cevap
gelmiş: "Yaptığımız araştırma neticesinde, YGS- LYS sınavlarının seçici
bir sınav olmadığına karar verdik. Bu nedenle, o sınavlarda alınan bir
derecenin ülkemizde bir karşılığı bulunmamaktadır. Başvurunuz kabul
edilmemiştir."
3. Türkiye'de üniversiteden mezun olmuş bir gencin yurt dışında iş
araması gerçeği!
Ülkemizdeki işsizlik durumu ortada,
her yıl bu sayıya yeni on binlerce genç katılıyor. Aynı Türkiye'ye her geçen
yıl yabancı ülkelerden çalışmak için gelen binlerce insan var. Bunların
arasında Amerika'dan Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden gelen mezun insanlar da
var. Rekabet ortamı her geçen gün daha
da zorlaşıyor. Peki, tabloyu bir de şu açıdan değerlendirelim. Ülkemizdeki bir
üniversiteden mezun olan bir genç, yurt dışında bir şirkette çalışmak istese? Kalbur
üstü bir kaç üniversite dışında acaba diğer üniversitelerden mezun olanlar bu
işe muvaffak olabilecek mi? Ya da sadece gittikleri ülkelerde garson, pompacılık gibi işler mi yapacaklar? Neden, bizler de hedeflerimiz arasına başka
ülkelerde, farklı şirketlerde çalışmayı koyamıyoruz?
Nerede yanlış yapıyoruz bilemiyorum,
ama bir yerlerde yanlış yapıyoruz orası gün gibi aşikar!
Peki, ne yapabiliriz? Sadece eleştirmek dışında, bizler neler yapabiliriz? Bu gerçeklerin
ışığında, ibreyi lehimize nasıl çevirebiliriz?
Öncelikle, Türkiye'de sistem değişene
kadar durum bu halinden ibaret. Bu nedenle, maceraperest olmaya lüzum yok. Yapılacak
bir kaç düzenleme ve ekleme dahilinde gelecekte daha rahat edileceğini
düşünüyorum. Bir defa yabancı dilin önemi üzerinde ciddi bir çalışma yapmak
gerekli. Sınav İngilizcesinin yanı sıra konuşma İngilizcesinin de ilerletilmesi
gerekiyor. Yapılabiliyorsa uluslararası geçerliliği olan (PET, TOEFL, IELTS
vb.) bir sınavdan yeterlik alınmalı, böylece dil bildiğinizi ispatlamış
olursunuz.
Bunun dışında, yapacağınız işe karar
vererek, o konuda araştırma ve çalışma yapabilirsiniz. Sizin çalışmak
istediğiniz alanda hangi üniversitede nasıl bir çalışma yapılıyor? Mezun
olduktan sonra nasıl bir iş imkanı var? Bu gibi sorular sorarak, gelecek adına
daha emin adımlar atabilirsiniz. Ayrıca üniversiteye gittikten sonra yurt-dışı
eğitim imkanları nelerdir? Bunları iyi araştırmak gerekiyor. Yurt-dışında
okumak sanıldığı kadar zor ve pahalı değil. Bunun için iyi araştırma yapılırsa,
hiç tahmin etmediğiniz bir yerden (bahçe çiçekleri yetiştirmesi gibi) burs
alabilir ve yurt-dışında okuma imkanı elde edebilirsiniz. Sadece, öncesinde iyi
araştırma yapmak gerekli. Küçük değil büyük düşünmek çok önemli. Dünya
vatandaşı olmayı hedeflemek bizler için en önemli öncelik olmalıdır.
Somut olarak sizlere sunacağım, Amerika'daki üniversitelerin kabul
sırasında istediği üç şey var:
1. Kendinizi tanıtan bir yazı yazın: Kişinin kendisini anlattığı belirli bir sözcük
sayısından ibaret bir yazı kaleme almasını istiyorlar. Neden bu üniversitede
okumak istiyorsun? Gelecek hayallerin nedir? vs. vs.
2. Sosyal sorumluluk projelerinde yer aldın mı? Aldıysan hangileri? Bu
projelerde ne görev yaptın? : Kişinin hangi sosyal
sorumluluk projelerinde yer aldığını soruyorlar. Hiç bir yardım kuruluşu adına
çalışma yaptın mı? Kermes olur, yardım gecesi olur vs. şeklinde sorular sorarak
kişinin, sosyal yönünü öğrenmek istiyorlar.
3. Hiç bir proje üzerine çalıştın mı? Bir proje ürettin mi? : Öğrencinin geçmiş yıllarda herhangi
bir proje vs. hazırlayıp hazırlamadığını soruyorlar. Böylece, kişinin akademik
anlamda nasıl bir alt yapıya sahip olduğunu, neler yapabileceğini ölçmek
istiyorlar.
Çok söze gerek yok aslında. Rakamlar ortada. Bir yanda
hemen her alanda başarının merkezi konumunda Amerika, batı ülkeleri diğer
tarafta YGS-LYS gerçeğine rağmen Türkiye. Bir tarafta onların üniversiteye alma
kriterleri diğer tarafta bizimkilerin. Şimdiden duyabiliyor gibiyim " -ee
sadece kompozisyon yazdıracak, sosyal sorumluluk projelerine katacaksak,
matematik bilgisini, fizik bilgisini kim ölçecek?"
Son sözü size bırakıyor ve bu konuda gerçekten
düşünmenizi istiyorum.
Sedat
YILMAZ
Eğitim
Danışmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder