Ne zaman tüm dünyayla entegre bir eğitim sistemine
geçeceğiz? Küreselleşen dünyada bizlerde kendimize uygun bir rol bulabilecek
miyiz? Bu ve buna benzer sorular çok uzun zamandır zihnimi meşgul etse de
cevaplar çok uzakta değil. Sadece başımızı gömdüğümüz yerden kaldırıp önümüze
bakmamız yeterli olacak.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, ülkemizde uygulanan hali hazırdaki
eğitim sistemi maalesef bu ihtiyaca cevap verebilecek yetkinliğe sahip değil. Sadece
sınav merkezli bir ölçme- değerlendirme sistemi bizim değil yarınlarımıza,
bugünlerimize bile karşılık verememektedir.
Sistemi değiştirmek kısa vadede mümkün görünmemekle birlikte
iyice içinden çıkılmaz bir hal aldı. Peki, bizler ne yapacağız? Sadece eleştiren,
şikâyet eden olarak mı kalacağız? Bunun bize maalesef hiçbir faydası
bulunmuyor. Krizleri fırsata
çevirmeliyiz. Sistem ne kadar işlemese de bizler kendimize uygun sistemler
oluşturarak işlevsel hale getirebilmeliyiz. Peki, nasıl?
Öncelikle ne yapmak istediğimize karar vermemiz çok önemli. Çünkü
kararsız olan bir kimseye hiçbir rüzgâr fayda vermeyecektir. Karar vermek kabul
ediyorum ki işin en zor kısmı. Çünkü bir kere karar verdikten sonra hedefinize
emin adımlarla yürüyecek ve yılmadan, bıkmadan, usanmadan gideceğiniz yere
varacaksınız. Biliyorum ki bu kaosta karar vermek de çok zor. Bu yazıyı okuyan
sizlerin de şu an zihninden aynı şeyleri geçirdiğini biliyorum: “ Ben ne yapmak istiyorum? Biliyor muyum?”
Karar vermek en zoru dedim. Gerçekten de öyle. Özellikle ne
istediğini bilmeyen birisinin karar vermesi çok zor. Hele de istediği şeyin tam
olarak ne olduğunu bilmeden, onu elde ettiğinde kendisine ne fayda-zarar
getireceğini bilmeden istemek.
Size kısa bir hikâye anlatmak istiyorum, okuyun ne demek
istediğimi çok iyi anlayacaksınız.
Lisede okurken sınıfımda yakın bir arkadaşım vardı. ( İsmini
kendinden izinsiz paylaşmak istemedim.) Kendisinin en büyük hayali müzisyen, amiyane
tabirle şarkıcı olmaktı. Çok güzel sesi vardı. Bazen derslerde sıkıldığımızda,
öğretmenimiz ondan bir şarkı söylemesini rica ederdi. Gerçekten de dinlendirici
bir sesi vardı. Aynı zamanda muhteşem bir müzik kulağı vardı kendisinin. Mesela
bir defasında akrabalarından birisinin evinde bulduğun kanunu, teypteki
kasetten çala durdura öğrenmeye çalıştı, sonuç mu? 3-4 ay sonra iki bin kişiye
konser vermişti.
Fakat bu arkadaşımın babası, onun elektrik-elektronik
mühendisi olmasını istiyordu. Hem de o kadar çok istiyordu ki, ne pahasına
olursa olsun sayısal bölüme gitmesi yönünde ısrarcı oldu. Arkadaşımın sayısal
dersleri iyi olmasa da sürekli takviye dersler aldırdı. Vasatın biraz üzerinde liseden
mezun olan arkadaşım girdiği üniversite sınavı sonrasında barajı sadece birkaç puan
farkla geçebilmişti. Babası tekrar hazırlanmasını istedi. Olsundu ilk seneden
olmasa da bir daha hazırlanıp mühendis olabilirdi.
Arkadaşım sınavdan sonra bir kez olsun konservatuar sınavına
girmek istedi. Babası reddetti. Ama arkadaşım bıkmadan, usanmadan ısrar etmeye
devam etti. Bir gün babası sadece tek bir üniversitenin sınavına
girebileceğini, o da olmazsa bu hayalinden vazgeçeceğini söyledi. Anlaştılar. Arkadaşıma
sınavın başında, yarıda bırakarak dışarıya çıkabileceği söylendi. Çünkü listeye
çoktan birinci sıradan girmişti bile. Ne kadar sevindiğini anlatamam size.
Konservatuar okumaya çok genç yaştan karar veren öğrenciler,
küçük yaştan itibaren bunun eğitimini almaya başlarlar. Arkadaşımın böyle bir
çalışması olmadığı için aradaki farkı kapatabilmesi için çok çalışması gerekti.
Ama olsundu, artık sevdiği işi yapıyordu. Bizzat ben şahit oldum, hafta içi
sabah 7-8’de başlayıp akşam 6-7’e kadar durmadan, yorulmadan çalıştı. 2. Sınıfta
girdiği Erasmus sınavında başarılı oldu ve Portekiz’e gitmeye hak kazandı. 6 ay
kadar Portekiz’de kaldı. Orada tanıştığı bir hoca kendisini, üniversite
sonrasında İtalya’da bulunan Pavarotti’nin Müzik Okulu’na davet etti. Tekrar Türkiye’ye
döndü ve okulunu bitirdikten sonra İtalya’ya giden arkadaşım, şimdilerde Tenor
olarak başta İtalya olmak üzere dünyanın birçok şehrinde, ülkesinde konserler
veriyor. Venedik’te yaşıyor. Ve Mutlu.
Sanırım, bu hikâyenin ana fikri uzun uzun size ne yapmanız
gerektiğini anlatmamdan daha faydalı olmuştur. Alacağınız bir kararın ya da o
karar uğruna ödeyeceğiniz bedelin hayatınızı nasıl değiştireceğini artık siz
hayal edin. Kimse başarı basamaklarını elleri ceplerinde tırmanmadı. Siz de
hemen ilk zorlukta pes edecekseniz zaten, yanlış yolda ilerliyorsunuz demektir.
Dediğim gibi karar verin, gerisi zaten bir şekilde gelecektir. Saygılarımla. İstanbul-2015
Sedat YILMAZ
Eğitim Danışmanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder