8 Haziran 2014 Pazar

Başarının Değerlendirilmesinde Danışman Gerekliliği


            Çağımızın belki de en büyük sorunlarından birisidir: Sorumsuzluk. Ergenlerin kendi başlarına bir işi başarabilme kabiliyetlerinden yoksun olarak yetiştirilmesi, beraberinde ileride ortaya çıkacak bir takım sorunları da beraberinde getirmektedir. Özgürlüklerine en düşkün oldukları, yetişkin olmaya can attıkları bu dönemde ergenler, bunların tam tersine sorumluluk almak istemezler. Çocukken sahip oldukları hakların devamını ister aynı zamanda da yetişkinlerin sahip oldukları ayrıcalıklara sahip olmak için mücadele ederler. Sorumluluk almamalarında artan ve dağınıklaşan ilgileri de önemli bir etkendir. Konsere, sinemaya gitmek, arkadaş toplantılarına katılmak onların sorumluluk alanlarında gördükleri en önemli aktivitelerdir.
            O güne kadar çocuğu küçük olduğu için sorumluluk vermekten kaçınan aile,  çocuğunun artık büyüdüğünü düşünerek artık bazı şeyleri tek başına yapabilmesini bekler. Daha önce sorumluluk almayı denemeyen ergen ise bu duruma hiç de hazır  değildir. Bu noktada ailenin sorumluluk verme çabasını baskı ve kişiliğine müdahale olarak algılayabilir. Ergen böyle düşünürken aile de ergenin davranışlarını, anne-babayı incitmek istediği şeklinde yorumlayabilir. Bu düşüncenin ve bunun ardından gerçekleşen davranışların çocuklar ve aileler açısından yararı olmadığı gibi ilişkileri zedeleyici bir yanı da vardır.
            Bu dönemde ailenin yapabileceği en doğru şey çocuğunun sorumluluklarını  üstlenmeyi bırakması ve çocuğunun kendi davranışlarının sorumluluğu ile baş başa  kalmasını sağlamasıdır. Çünkü özgürlük isteyen ergenin kendi ayakları üstünde durabilme  ve davranışlarının sorumluluğunu alabilme nitelikleri gelişmelidir.
            Ancak bu edinilmesi kolay bir davranış değildir. Sık sık hata yapan ergen, zamanla öğrenilmiş çaresizlik duygusu geliştirecektir. Ailesi ve eğitmenleri bu dönemde normalden daha fazla yanında olmalıdır. Fakat aileler ya da eğitmenler genellikle bu dönemde yapılan yardımı tam olarak anlayamamakta ve maalesef çocuklarımıza zarar vermektedir. Ya tamamen onların yerine karar vermekte ya da kararı tamamen onlara bırakmaktadırlar. Bunların ikisi de öğretici olmaktan uzak ergene zarar veren bir faaliyetten öteye geçememektedir. Halbuki ölçülü bir yardım ile çocuklarımızın sorumluluk alma kabiliyetlerini geliştirebilmektedir.
            Sorumluluk “bireyin uyum sağlaması, üzerine düşen görevleri yerine getirmesi ve  kendine ait bir olayın başkaları üzerindeki etkilerinin sonuçlarını üstlenmesi, başkalarının  haklarına saygı göstermesi ve kendi davranışının sonuçlarına sahip çıkabilmesi” olarak  tanımlanmaktadır.[1] Tanımından da anlaşılacağı üzere, bireyin birey olmasını sağlayan sorumluluk duygusu zamanında ve etkin bir şekilde kavratılabilirse sağlıklı bireyler yetiştirilebilecektir. Kendi yaşadıklarına sahip çıkabilmesi, zamanla birlikte kendi kararlarını veren bireyler haline gelmesi, elbette kolay bir süreç değildir. Bu süreçte beklenen en büyük sorumluluk başta aile olmak üzere eğitmenlere düşmektedir. Çocuklarımızın kendilerini ifade edebilecekleri ortamlar hazırlayan eğitmenler, özgüvenleri yüksek bireyler yetiştirmelidirler.
            Çağımızın en önemli gereksinimlerinden birisi artık, profesyonel bir danışmana olan ihtiyaçtır. Her geçen gün karmaşıklaşan eğitim sistemi içerisinde kendi yolunu arayan ve kendisine bir yol çizmeye çalışan birey, sık sık yolun dışarısına çıkarak zamanını ve kabiliyetini boşa harcayarak, nihayetinde 'mutsuz bireyler' olarak yetişmektedirler. Öğrenilmiş çaresizlik duygusu öğrencinin kendisinde, hiç bir işi yapamama olarak ortaya çıkmaktadır. Kendi yeteneklerini keşfedememiş olan öğrenci enerjisini ve zamanını da boşa harcayarak maalesef kaybolup gitmektedir.
            Bu süreçte alınan profesyonel bir destek ile kritik dönemi sorunsuz bir şekilde atlatan birey, 'mutlu bireyler' olarak hayatın içerisindeki yerini alacaktır.
            Her bireyin bu dünyada bir yeteneği bulunmaktadır ve bu yeteneğini parlatan birey hem yaptığı işten zevk alacak hem de bir birey olarak kendini gerçekleştirebilecektir. Ama önemli olan bu yeteneklerin fark edilmesi ve bu yeteneklerin geliştirilebilmesidir. Ülkemizde hemen her sene değişen eğitim sistemi maalesef öğrencilerin kendilerini tanımaları için gerekli zemini onlara verememektedir. Sürekli olarak ders çalışmak zorunda kalan öğrenci zamanla birlikte neden ders çalışması gerektiğini unutarak sadece yapılması bekleneni yapmaya başlayacaktır. Bu durumun kaçınılmaz sonu ise başarısızlıktır. Başarısızlık ise bir hastalık gibi kişinin tüm hayatını sarıp sarmalayacak ve beraberinde hayatın her anında mutsuzluğu getirecektir.
            Bu tarz durumlarda yapılması gereken profesyonel bir destekle karmaşık olarak görünen bu durumdan sıyrılmasını bilmektir. Yapılacaklar belki uzun ve meşakkatli olarak görülebilir; ama unutulmaması gereken bir şey vardır ki: o da her sene binlerce öğrenci bu karmaşadan sıyrılarak kendi yollarını çizebilmektedir. Yine milyonlarca bireyin-maalesef-kaybolduğu ve mutsuz bireyler olarak hayatlarını yaşamak zorunda oldukları bu hayatta, sizlerin de kendi yolunu çizebilmesi hiç de zor değildir.
            Şimdi kendinize sormanızı istiyorum: Bu hayatı daha da karmaşık ve zor hale getirerek beraberinde mutsuz olmayı mı yoksa tüm bu karmaşadan uzak başarı adımlarını emin bir şekilde tırmanmayı istersiniz?
Sedat Yılmaz
Eğitim Danışmanı



[1] Dr. Musa Kazım Gülçür, “Çocuk ve Ergende Karakter Eğitimi” (Işık Yayınları) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bir Eşit Ağırlık Öğrencisi Olarak Matematik Dersiyle Olan Sınavım :)

Bu başlığı açmamın temel sebebi, yıllardır gerek derslerine girdiğim öğrencilerim olsun gerek özelden bana mail, whatsapp mesajı vs. ile mes...