Eğitim,
bir ülkenin ekonomik yönden gelişmesinde ve kalkınmasında olduğu kadar,
uluslararası alanda sürdürülebilir bir rekabet gücü oluşturmasında önemli bir
etkendir. Birçok ülkedeki çalışmalar, özelde eğitimin ve genelde insan
sermayesini geliştirmenin ülkenin büyüme oranlarının ve kişi başına gelir düzeyindeki
değişmelerin açıklanmasında önemli bir etken olduğunu desteklemektedir (Hicks,
1994).
Eğitim,
bir ülkeye ekonomik anlamda katkı sunduğu gibi sağlıklı bireylerin yetişmesi ve
bebek ölüm oranlarının düşük olması
gibi orta ve uzun vadede faydalar sunmaktadır. Diğer taraftan, demokrasinin gelişmesi, çevre bilincinin oluşması,
yoksulluğun, eşitsizliğin, suç oranlarının ve şiddet olaylarının azalması eğitimin
diğer faydalarıdır. Kadın eğitiminin ise, ekonomik katkıları olduğu kadar ailesinin sağlığını korumaya olan katkıları
da büyüktür (Cohen, 2008; McMahon, 2006).
Ülkelerin
eğitim sistemlerinin başarılarını ölçmek için birbirinden farklı metotlar
bulunmaktadır. Ülkelerin, küresel dünyada kendi yerini görmesi ve
karşılaştırmalar yaparak politika üretmesine hizmet eden uluslararası PISA
sınavı (Schleicher, 2010), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)
tarafından düzenlenmektedir. PISA (2009) sınavına katılan, 34’ü OECD üyesi
olmak üzere 65 ülke bulunmaktadır. Üç yıl aralıklarla düzenlenen ve 15
yaşındaki öğrencilere uygulan PISA sınavlarına katılan ülke sayısı, her sınavda
artmaktadır. Çünkü PISA, ülkelere kendi eğitim sistemlerini değerlendirme ve
kendi kapasitelerinin geliştirme için güçlü bir veri sunmaktadır (UNESCO,
2013). Bunun sonucunda, PISA sonuçlarına göre ülkelerin eğitim politikalarına,
yatırımlarına ve reformlarına yön verdikleri görülmektedir (Grek, 2009;
Välijärvi ve diğerleri, 2007).
OECD (2009)’ye göre PISA, öğrencilerin
topluma katılımı için gerekli olan bilgi ve becerilerin ne kadarını zorunlu eğitim
sonrasında elde ettiğini belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu sınavın önemli bir özelliği,
öğrencilerin okul müfredatından ne öğrendiklerini
saptamaya çalışan bir sınav olmaktan çok öğrendikleriyle yaşamda neler
yapabildiğini belirleyen bir sınav olmasıdır (PISA, 2009). Bu sınavlarda,
ek olarak öğrenci başarısına etki eden etkenleri belirlemeye yönelik öğrenci,
veli ve okul anketleri uygulanmaktadır.
Farklı
ülkelerdeki sonuçlar karşılaştırıldığında, PISA başarısına etki eden tek bir
neden yerine birden çok etkenin olduğu görülmektedir (Niemi, 2009). İlgili araştırmalarda
(Anıl, 2009; Aydın, Sarıer ve Uysal, 2012; Demir ve Kılıç, 2010; Niemi, 2009;
OECD, 2012; Schleicher, 2005) görüldüğü üzere, öğrencilerin okul öncesi eğitimde
ve ilköğretimde okullaşma oranları, okul öncesi eğitim süresi, cinsiyet eşitliği,
öğrenci başına düşen kamu harcamaları, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, öğretim
saati, yükseköğretimde okullaşma oranları, yaşam boyu öğrenmeye katılım düzeyi,
okullar arasındaki standart başarının sürekliliği, öğretmen eğitimi, okul özerkliği,
anne ve baba eğitim düzeyi ve öğrenme stratejileri gibi etkenlerin eğitim
sistemlerinin kalitesinin sağlanmasında ve öğrenci başarılarında önemli
etkileri bulunmaktadır. Kaldı ki, ailenin eğitim düzeyinin de çocuğun eğitime
katılımını etkilediği görülmektedir (OECD, 2011a,b; Tomul, 2008). Bu nedenle, ülkelerin
eğitim sistemlerinin başarısında genel anlamda toplumun eğitimli nüfusunun önemli
ve olumlu etkileri olduğu söylenebilir.
PISA
sınavı değerlendirildiğinde, karşımıza çıkan tablo aslında bizlere önemli
veriler sunmaktadır. PISA sonuçlarını en yüksek ve en düşük başarı gösteren
ülkelerdeki ilköğretim kademelerinde, okula gidemeyen çocuklar bazında
değerlendirdiğimizde en yüksek başarı gösteren ülkeler içerisinde yer alan
Kanada ve Hong Kong'da ilköğretim kademesinde okula gidemeyen çocuk olmadığını
görüyoruz. En yüksek başarı gösteren ülkelerin içerisinde ilköğretimde okula
gidemeyen çocuklar oranında en yüksek rakamla karşımıza çıkan ülke Avustralya,
yaklaşık 54.000 öğrenciyle gelişmiş ülkeler içerisinde başı çekmektedir.
En
düşük başarı gösteren ülkelere baktığımızda Türkiye'de, ilköğretim kademesinde
okula gidemeyen çocuk sayısı yaklaşık 162.000 öğrencidir. En düşük başarı
gösteren ülkelerin içerisinde en fazla ilköğretim kademesinde okula gidemeyen
öğrencinin bulunduğu ülke Endonezya, yaklaşık 236.000 öğrencidir. (UNESCO, UIS
2011)
15-24
yaş arasında okula gidemeyen çocuklara baktığımızda, PISA sınavında en yüksek
başarı gösteren ülkelerin içerisinde en alt sırada bulunan İzlanda'da 4000
civarında öğrenci bulunurken, Türkiye'de bu sayı yaklaşık 181.000 öğrencidir.
Yine en az başarı gösteren ülkeler içerisinde son sırada bulunan Endonezya'da,
bu sayı 1.815.000 öğrencidir. (UNESCO, UIS 2011)
PISA
sonuçları açısından okuryazar olmayan
yetişkin nüfus incelendiğinde karşımıza çıkan rakamlar gerçekten
düşündürücüdür. En yüksek başarı gösteren ülkelerde okuryazar olmayan yetişkin
nüfus bulunmazken, bu durum Türkiye'de 4.839.000 gibi bir rakamla karşımıza
çıkmaktadır. Endonezya'da ise 12.709.000 kişidir. (UNESCO, UIS 2011)
Sonuç:
Eğitimli
nüfus yapısının ülkelerin kalkınmasında önemli rol oynadığı bilinmektedir. Bir
ülkeyi geleceğe emin adımlarla taşıyacak tek gerçek, eğitime yaptığı
yatırımdır. Günümüzde ise, PISA
sonuçlarının ülkelerin kalkınmasının başlangıcı olarak önem arz ettiği
anlaşılmaktadır. (UNESCO, 2013).
Başarısı
düşük ülkelerin içerisinde bulunduğu problemler ortadadır. Gelişmişlik ve refah
seviyesinin ileriki yıllarda nasıl bir gelişme göstereceği gayet açıktır. Yine
başarısı yüksek ülkelere baktığımızda, refah seviyesi yüksek, kişi başına düşen
milli gelir seviyesi tatmin edici rakamlar olan, sosyal ülkeler olduğunu
görebiliyoruz.
Eğitimin
ne kadar önemli bir güç olduğunu burada tartışacak değiliz, kendisine, ülkesine
önem veren insanlar her şeyden önce, eğitime yatırım yapmasını bilmelidir.
Gelişmiş ve kalkınmış bir ülke olabilmenin yegane aracı eğitimdir. Bu gerçeği
göz ardı ettiğimiz sürece, gelişmişlik bir hayalden öteye geçemeyecektir.
PISA
sınavı eğitim sisteminin başarısını ölçmede yegane araç değildir. Ama önemli
bir araçtır. Özellikle de gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin arasında
bulunduğumuz konumu görmemiz açısından büyük önem arz etmektedir.
Eğitim
sistemimizi çağın şartlarına uygun olarak hazırlamamız, dünya gerçeklerine
sırtını dönmemiş bireyler yetiştirmemizi sağlayacaktır.
Sedat YILMAZ
Eğitim Danışmanı
KAYNAKÇA:
HİCKS, N. L.
(1994). Eğitim ve Ekonomik Büyüme. Eğitim Ekonomisi Seçilmiş Yazılar, (Çev:
KAVAK, Y. ve BURGAZ, B.). Ankara: Pegem Yayıncılık
COHEN, J. E.
(2008). Make Secondary Education Universal. Nature, 456, 572-573.
MC MAHON, W.
W. (2006). Education Finance Policy: Financing The Non-Market and Social
Benefits. Journal of Education Finance, 32(2), 264-284.
http://ssrn.com/abstract=947834
SCHLEİCHER, A. (2005).
Analysis of The PISA Process and Its Results. Finland in PISA Studies –Reasons
Behind The Results. Confence Helsinki, 14 March 2005. Palmenia Centre
for Continuing Education, University of Helsinki.
GREK, S. (2009). Governing By Numbers:
The Pisa Effect in Europe. Journal of Education Policy, 24(1), 23-37.
TOMUL, E. (2008). Türkiye’de Ailenin
Sosyoekonomik Özelliklerinin Eğitime Katılım Üzerinde Göreli Etkisi. Eurasian
Journal of Educational Research, 30, 153-168.
NİEMİ, H. (2009). Why Finland on The Top?
Reflections on The Reasons for The PISA Success. Paper Presented at the 3rd Redesigning
Pedagogy International Conference, June 2009, Singapore.
TOMUL, E. (2008). Türkiye’de Ailenin
Sosyoekonomik Özelliklerinin Eğitime Katılım Üzerinde Göreli Etkisi. Eurasian
Journal of Educational Research, 30, 153-168.
TURANLI, M. ve DENİZ, Ö. (2008).
Ülkelerin Çok Boyutlu Ölçekleme Analizi İle Karşılaştırılması. Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Öneri Dergisi, 29, 187-192.
MAYA, İ. (2013) PISA
Sonuçları Açısından Ülkelerin Eğitimli Olmayan Nüfus Yapısının Analizi: Uluslararası
Bir Perspektif, International
Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume
8/8 Summer 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder