14 Haziran 2014 Cumartesi

Değişen Sınav Sisteminin Getirecekleri ve Bilinmesi Gerekenler

Öğrencilerin en fazla şikâyet ettiği meselelerin başında sınav sisteminde yapılan değişiklikler geliyor. Eğitim sistemi bir anlamda istikrara hasret. Gelenek haline gelen değişimler, eğitimin kalitesini düşürüyor, maddi ve manevi büyük kayıplara sebep oluyor.
Sahip olduğu genç nüfus Türkiye’nin geleceğe güvenle bakmasını sağlıyor. Üç kişiden birinin eli kalem tutuyor. İlk ve ortaöğretimdeki öğrenci sayısı birçok ülkenin nüfusundan bile fazla. Mesela İskandinav ülkelerinin (İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, İrlanda) nüfusları Türkiye’deki öğrenci sayısına tekabül ediyor. Bu kadar büyük öğrenci kitlesinin karşılaştığı en büyük problemlerden biri şüphesiz sürekli değiştirilen eğitim sistemi. Hemen üç senede bir değişen sınav sistemi yoğun uyum problemine yol açıyor. Sıkıntıyı öğrencilerle birlikte aileler de derinden hissediyor.
Genç ve iyi eğitilmiş nüfus her sahada olduğu gibi uluslararası ilişkilerin de vazgeçilmezi. Bu, literatürde ‘yumuşak güç’ olarak nitelendiriliyor. Eski Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bu meseleye dikkat çekiyor ve  “Genç nüfusu iyi eğitebilir ve ideallerimizle besleyebilirsek 21. yüzyılda Türkiye’nin önünde duracak güç olmaz.” diyordu. Gelin görün ki son senelerde sınav siteminde yapılan değişiklerle gençler adeta sistemin oyuncağı haline geldi. Son 10 yılda 5 kez Liselere Giriş, 3 kez de Üniversiteye Giriş sisteminde değişiklik yapıldı. Yine bu süre zarfında 5 kez Millî Eğitim Bakanı değişti. Bakan değişimi elbette eğitim politikasındaki değişikliği de beraberinde getirdi.
Türkiye’de bu gidişata bir türlü ‘dur’ denilemezken, gelişmiş ülkeler eğitimde istikrara büyük önem veriyor. Mesela Fransa, 1808’den beri lise bitirme ve olgunluk sınavları yapıyor. Aradan geçen iki yüz yıla rağmen sınav muhtevasında köklü bir değişiklik olmadı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 1901’den beri üniversiteye girişi belirleyen sınavlardan olan Scholastic Aptitude Testi’ni (SAT) yapıyor. Bu süre zarfında küçük eklemelerin dışında köklü değişiklikler yapılmadı. Türkiye’de ise öğrenciler bir taraftan sınavlarla uğraşırken diğer taraftan değişen sisteme uyum sağlamaya çalışıyor. Yetkililerin açıklamaları kafalardaki soru işaretlerini gidermekten uzak, aksine belirsizliği artırıyor. Yeni düzenlemeler hakkında sonradan haberi olan öğrenciler duruma vâkıf olduğunda iş işten geçmiş oluyor. Sorun, hem ortaokul hem de lise öğrencileri için söz konusu. Bir milyonu aşkın öğrencinin girdiği Seviye Belirme Sınavı’ndaki (SBS) değişiklik en güzel misal. Bu eğitim yılı başında yapılan değişiklikle bireysel başarı ön plana çıkarıldı, okul derslerinin puanlamada ağırlığı artırıldı. Gelin görün ki uygulamadan pek çok öğrencinin haberi yok. Dolayısıyla sınavdan tam puan da alsa okul derslerine gereken önemi vermeyen öğrenci umduğu okula yerleşemedi. Bu seneki SBS şampiyonlarından Silopili Adalet Binici 700 tam puan almış olmasına karşın derslerindeki ufak sıkıntıdan dolayı 48. sıraya kadar geriledi.
Aslında gelecek yıl Liselere Giriş Sına-vı’nda ve Üniversite Seçme Sınavları’nda daha köklü değişiklikler olacağı dile getiriliyor. 8’inci sınıfların girdiği SBS’nin bu sene son kez yapılacağını bizzat önceki Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer açıkladı. Gelecek sene sınava girecek milyonlarca öğrenci ve veliyi de tedirginlik sardı. Dershanelerin kapatılması ve uygun olanlarının kolejlere çevrilmesi gündemi meşgul etti. Neticede yüzlerce dershane kapısına kilit vurmak zorunda kaldı. Binlerce öğretmen ve çalışan işsiz kaldı. Yine bu dönemde adrese dayalı sistemle Anadolu ve Fen Liseleri’yle özel okullara adrese dayalı sistemle öğrenci alınacağı söylentisi dillendirildi. Yani, Galatasaray Lisesi’nde okumak isteyen bir öğrencinin Taksim’de, İstanbul Lisesi’ne kayıt yaptırmak isteyeninse Fatih civarında oturması gerekecekti. Eğitim dünyası temeli olmayan bu iddiaları çok ciddiye almadı. Zira yetkililer ‘arz ve talep’ arasındaki dengesizlik üzerine bir şey söylemiyordu. Kısa zaman sonra aslında sınavın kaldırılmayacağı, yeni bir sınav modeli ile öğrenci seçileceğinden bahsediliyordu. Yeni dönemde 8’inci sınıflar içerisinde açık uçlu soruların da olduğu Kazakistan Modeli’nin uygulanacağı dillendiriliyor. Açıklama en yetkili ağız Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan geldi: “Çocukları test cenderesinden kurtaracak yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Açık uçlu sorularla yürüyen bir seçme daha sağlıklı olur diye düşünüyoruz.” Sözü edilen sistem, birçok ülkede uygulanıyor. Öğrenci doğrudan cevabı kâğıda yazıyor. Bu yöntemle, adayların kelime kullanımı, eleştirel düşüncesi ölçülebiliyor. Uygulama öğrencilerde kritik düşünme, karar verme ve problem çözme alışkanlıklarının gelişmesine de katkı sağlıyor. Bakanın açıklamasından sonra eğitim dünyası; “1 milyonun üzerinde öğrenciye açık uçlu sistem nasıl uygulanacak? Altyapı bunun için hazır mı?”  gibi sorulara cevap aramaya başladı. Eğitim uzmanı İlker Bektaş, yeni modelin uygulama aşamasında birçok sıkıntıyı beraberinde getireceği görüşünde. Ona göre 1 milyon 200 bin öğrencinin hakkaniyetli bir şekilde değerlendirilmesi zor. Teoride iyi olan bu uygulama Türkiye gibi öğrenci sayısı fazla ülkelerde sıkıntılara sebep olur. Uzmanlar, bu sistemin işleyebilmesi için aday sayısının en fazla 200-250 bin civarında olması gerektiğini vurguluyor. Gelinen noktada liselere geçişte ders notu, öğretmen görüşü, rehberlik yönlendirmesi ve ailelerin görüşü de alınacak. Tüm bu değerlendirmeler ışığında öğrenciler yönlendirilecek. Liseye geçişte Seviye Tespit Sınavları’nın etkisi yine olacak; ancak minimum düzeyde tutulması planlanıyor. Yeni sınavda okuldaki notlar ön plana çıkarılacak. Bakanlığın notlardaki adaletsizlik için düşündüğü çözümse; Türkçe, Matematik, Fen ve Teknoloji, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Yabancı Dil ve Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerinden merkezi sınav yapmak. Bir anlamda bir SBS gidiyor ama birçok SBS geliyor. İsimler değişiyor ama öğrencinin önüne daha fazla sınav çıkıyor.
Liselerde de kafalar karışık
İlköğretimdeki kafa karışıklığının benzeri orta öğretimde yaşanıyor. Yeni dönemde yapılacak değişiklikler öğrencilerde endişeye yol açtı. Üniversiteye öğrenci seçmeyle alakalı birçok seçenek masaya yatırılıyor. Bunlardan biri de bazı üniversitelerin kendi öğrencisini seçmesi. Mesele bizzat Bakan Nabi Avcı tarafından dile getirildi. Buna göre, YÖK taslağına üniversitelerin kendi öğrencisini seçmesine ilişkin bazı kriterler konacak. ‘Öğrenci sayısı’, ‘öğretim üyesi sayısı’, ‘bilimsel yayın sayısı’ gibi unsurlara bakılarak üniversitelerin kendi öğrencilerini seçmelerine ilişkin bir sistem hayata geçirilecek. Uygulamanın, ilk etapta, şartlara uyan 35 üniversitede gerçekleştirilmesi, zamanla ve kademeli olarak da yaygınlaştırılması öngörülüyor.
Sistem bir anlamda 1960’ları hatırlatıyor. O yıllarda her üniversite kendi sınavını yapıyordu. Sonraki senelerde aday sayılarındaki artış, sınavlarda daha objektif testlerin hazırlanması, seçme ve yerleştirme işlemlerinin daha sorunsuz yapılmak istenmesi gibi gerekçelerle bazı üniversiteler ortak sınav yapma kararı aldı. 1974’te Üniversitelerarası Kurul, üniversiteye giriş sınavlarının tek merkezden yapılmasını uygun buldu. Bu iş için 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu’nun 52. maddesine dayanarak 19 Kasım 1974’de Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÜSYM) kuruldu. Üniversitelere öğrenci seçme ve yerleştirme işlemleri, 1981 yılına kadar bu merkez tarafından yürütüldü. 1981’de Merkez, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 10. ve 45. maddeleriyle Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) adını aldı. Geçen süre zarfında üniversitelere seçme ve yerleştirme işini ÖSYM yaptı. Dolayısıyla kurumun bu konuda ciddi tecrübesi var. Bu alanda Türkiye’de en yetkin kurum.
Eğitim uzmanı Kenan Oğuz, mevcut merkezî sistemle üniversitelere adaletli bir seçim yapıldığı görüşünde. Oğuz, şu meseleye dikkat çekiyor: Sınav sistemindeki değişiklikler öğrencilerin kafasını karıştırıyor. Özellikle 9, 10 ve 11. sınıf öğrencileri, nasıl bir sınava gireceklerini bilmediğinden rehavete düşüyor. İstanbul’un en iyi Anadolu liselerinden birinde eğitim gören 9. sınıf öğrencisi Enes Yaprak’ın söyledikleri eğitim uzmanı Oğuz’u doğruluyor. Yaprak, “Sınavlarla alakalı değişiklikleri basından okuyoruz. Fakat ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok. Bu durum bende endişe meydana getiriyor. Zaten SBS’den alıştığımız bir sistem vardı. Şimdi nasıl olacak, bekleyip göreceğiz.”   
Öğrenci seçme ve yerleştirme son derece hassas bir konu olduğu için tecrübe gerektiriyor. ÖSYM bile olanca tecrübesine rağmen birçok sınavdan sonra tartışmaların odağına oturtuluyor. Kurum sınavlardaki hatalı soruları ve kopya olaylarını tamamen bitirebilmiş değil. Bu konuda herhangi bir tecrübesi olmayan 35 üniversitenin meselenin altından nasıl kalkacağı merak konusu.
Bir taraftan üniversitelere sınav hakkı meselesi gündeme taşınırken diğer taraftan sınavlarda kopyanın önüne geçmek için yöntem araştırmasını sürdüren ÖSYM, İngiltere’de uygulanan ‘açık uçlu’ sınav sistemi üzerine çalışmaların devam ettiğini açıkladı. Gerekçe dikkat çekici. Daha kaliteli öğrenci seçmek ya da öğrencilerin mukayese gücünü geliştirmek yerine güvenlik tercih ediliyordu. Aslında bu mesele ilk kez eski Yükseköğrenim Kurulu Başkanı Yusuf Ziya Özcan tarafından dile getirildi. Fakat uygulamaya konmadı. Bu sisteme göre adaylar, cevabı doğrudan sınav kâğıdına yazıyor. FEM Yayın Merkezi Rehberlik Koordinatörü Faruk Ardıç’a göre açık uçlu sınav demek ucu açık bir değerlendirme demek. İnsan elinin girdiği her türlü değerlendirme objektifliğe gölge düşürür. Yorumlamalardaki kişisel farklılıklardan dolayı cevaplamada birtakım sınırlamaların getirilmesi gerekir. Aksi halde neyin doğru kabul edileceği sıkıntılar oluşturabilir. Sınav sonrası değerlendirme süreçlerinde adaylar mahkemelerde hak arayışlarına girecektir. Gerekli ön çalışmalar yapılmadan, sistemin ayrıntıları kamuoyu ile paylaşılmadan uygulamaya konulması kamu vicdanını rahatsız eder. Anadolu lisesi öğrencisi Fatih Şanlı’nın söyledikleri Ardıç’ın anlattıklarının aslında tabanda bir karşılığı olduğunun kanıtı. Şanlı, “ÖSYM’nin test tekniğiyle yaptığı sınavlarda bile pek çok sıkıntı yaşanıyor. Açık uçlu soruların olduğu yerde bu sorunlar katlanabilir.” diyor. Eğitim uzmanı Ardıç, yeni sistemle alakalı şu uyarılarda bulunuyor: “Uygulama genel olarak yapılmadan mutlaka pilot saha seçilip sonuçlarının görülmesi gerekir. Mesela yabancı dilden sınava giren aday sayısı düşünülen sistem için uygun. Dolayısıyla ilk önce burada denenebilir. Eğer uygulama başarılı olursa genele yayılabilir. Aksi halde istenmeyen sonuçlar çıkabilir.
Çok önemli bir noktanın altını çizmekte fayda var; düşünülen bu değişiklikler şu ana kadar söylem düzeyinde kaldı. Yani eski sistem yasal olarak halen yürürlükte.


Üniversite sınav macerası  
  • 1974 yılına kadar üniversiteler kendi öğrencilerini kendileri seçiyordu. 1974 yılında, bu karışıklığın önlenmesi amacıyla sınavların tek merkezden yapılması kararı alındı.
  • 1974-1975: İki basamaklı ÜSS ve ÜYS uygulanmaya başlandı.
  • 1999-2000: Tek basamaklı sisteme geçildi(ÖSS). Bazı programların puan türleri değiştirildi. Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP) uygulanmaya konuldu.
  • 2003: ÖSS ve AOBP puan sistemlerinin çarpıldığı katsayılar değiştirildi.
  • 2006: Soruların stili değiştirildi. Testler SAY-1, SAY-2 gibi farklılaştırıldı.
  • 2007: 1. ve 2. bölümdeki testlerden 0,5 puan alma zorunluluğu kaldırıldı.
  • 2009: Alan dışındaki tercihlerde uygulanan 0,3 – 0,8 olan katsayılar 0,15 – 0,12 olarak değiştirildi. Meslek liselerinin ve imam hatip liselerinin önü kesildi.
  • 2010: Çift aşamalı sınav sistemine geçildi. ÖSS yerine YGS ve LYS getirildi. YGS’yi geçen öğrenciler LYS’ye girme hakkı kazandı.
  • 2011: Katsayılar 0,15’le eşitlenerek tamamen kaldırıldı.
  • 2012: AOBP yerine OBP’nin kullanılmasına karar verildi. Böylece öğrencilerin okul başarısının önemi arttı.
  • 2013: Üniversite sınavında Din Kültürü sorusu soruldu.
  • 2014: Sınavda köklü değişiklikler yapılacağı konuşuluyor. Fakat şu ana kadar bu değişiklikler netleştirilmedi.
Liselere Giriş Sınavları   
  • 1980’lerde, 5. sınıflara uygulanan Anadolu ve fen liselerine giriş sınavları iki basamaklı yapılıyordu. İkinci basamak sınavları için öğrenciler belirli bölgelerde sınava giriyordu.
  • 1997-1998 döneminde; Liselere Geçiş Sınavı (LGS) getirildi.
  • 2001- 2006’da LGS kaldırıldı; yerine Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) getirildi.
  • 2008-2009: OKS kaldırıldı; yerine 3 yıllık Seviye Belirleme Sınavı (SBS) geldi.
  • 2010-2011: üç aşamalı SBS’nin kaldırıldığı açıklandı ve yeniden tek sınava (SBS) geçildi.
  • 2012-2013: SBS son kez yapılacak.
  • 2014’e giderken Millî Eğitim Bakanlığı SBS’nin yerine yeni düzenlemeler düşünüyor.
AKSİYON DERGİSİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bir Eşit Ağırlık Öğrencisi Olarak Matematik Dersiyle Olan Sınavım :)

Bu başlığı açmamın temel sebebi, yıllardır gerek derslerine girdiğim öğrencilerim olsun gerek özelden bana mail, whatsapp mesajı vs. ile mes...